Pages

30 Mayıs 2006 Salı

ah benim sikilgan ruhum...

degisiklikleri seviyorum
iste yine bir degisiklik bana :)

bir lens, bir donum noktasi olabilir mi?

benim gibi yirmi senedir gozluk kullaniyorsaniz olabilir.
gozluk numaram oyle pek yuksek sayilmaz ama hatiri sayilir bir astigmatim var. gozumdeki tek onemli bozukluk yuksek derecedeki astigmat ve astigmati olanlar bilir gozluksuz dayanilir gibi birsey degildir astigmat; birakin okumayi -yazmayi cevrenizdeki insanlarin yuzlerini bile net secemezsiniz...

universite yillarimda gozluk takmaktan bikmis bir insan olarak bir lens alma girisiminda bulunmustum ancak o yillarda astigmati yuksek olanlar icin yumusak lensler hem pek etrafta yoktu hem de benim ogrenci butceme gore cok pahaliydi, o nedenle sert lens denemeye karar vermistim. ama nedendir bilmiyorum; gozlerimin hassasiyeti mi, cok uygun bir lens olmayisindan mi ya da doktorun iyi bakip-bakmamasindan mi, nedense o sert lenslere bir hafta bile dayanamamistim ve taktigimda da bir netlik saglayamamistim zaten. o yuzden lens maceram yalnizca bir hafta surebilmisti ve ben de gozluk takmama ruyasina yalnizca bir hafta ara verip, bu sevgili "mutemmim cuz"ime tekrar donmus oldum.
ama bu durum saniyorum, ve umuyorum ki bugun degisiyor... iki hafta once lens takma istegimle goz doktoruna gidisimle baslayan macera, deneme lenslerimi bugun takmamla basladi.
bu sefer lens takma istegimin ardindaki en buyuk neden yillar boyu suren gozluk macerami birakmak istememin yanisira Selim'in gozluklerimi devamli cekistirmesi eline alip agzina goturmeye calismasi ve elinden bir turlu birakmamasiyla kirabilecegini ve ona zarar verecegini dusunmem.
yaklasik iki hafta once bu istekle goz dokotruna gittim, gayet detayli guzel bir muayeneden sonra oturup konustuk, sert lensin astigmatlara hala daha uygun bir secenek oldugunu ancak yumusak lenslerin de cok gelistigini ve bir iki haftalik denemeden sonra uygun olup olmadigini anlayacagimizi soyledi.
iste bugun deneme lenslerim geldi ve ben yumusak yumusak, yumusak lens takmaya basladim.
simdilik cok cok iyi hissediyorum bakalim bu durum nasil devam edecek?
bir donum noktasi mi, evet hem de kocaman bir evet!

el yazisi, okuyabilene ;)

26 Mayıs 2006 Cuma

calisiyorum, iyi geliyor...

yogun gunler...
biliyorum haziran "sicakkkk" gececek:
1. Dallas'ta gercek anlamda sicaklar basladi bugun 37 dereceyi gorduk ornegin. eh artik siz tahmin edin bir yaz nasil olur buralarda...
1 eylul 2002, Dallas- FortWorth havaalanina inisim; Istanbul'dan icimde bir penye ustumde bir kot ceketle cikmistim. ucaktan binalara girdigimizde 20 derecedeki klimalardan buzzzzz kesmis, "ne oluyoruz" demistim ki disariya ciktigimda ustume gelen o boguk, nemli ve elbette sicak 40 derece ile karsilasinca dilim tutulmustu... Neyse o gun bugundur 20 derecelik klimalara alistim artik yanimda bina iclerinde giyilmek uzere hirka ve corap tasimiyorum ama ah bu yazlar... neyse bu yaz sicak gececek
yine
yine
yine
...
2. ehem, doktora tezimin ilk asama savunma tarihi az bucuk belli oldu. sevgili hocam - cidden seviyorum Dave'i, dana once calistigim cin'li Zhiang'dan sonra seker gibi geldi sekerrr- "eh artik hazirsin!" diyerekten diger komite uyelerine "sumuklubocek savunmasini haziran 14, 15, 16'si yapabilir, size hangi gun uyar?" mesaji atti. Dave mesaji atarken benim mideme kramplar giriyordu ki bunu kendisine soyledim o bana "don't worry, you are fine" dedi, "iyi" dedim, gorecegiz bakalim "fine" miyim degil miyim? aslinda hazirsin dediyse de haziran'in 9'una kadar yapilacak daha bir dolu is var... dedim ya haziran sicak gececek...
CIZZZZZZZZZZZZ...
3. eh benim haziran'im sicak gecer de sebo'nun gecmez mi??? onun da onemli mi onemli bir olayi var 18 haziran'da.
bu kadar olay bir araya gelir de haziran sicak gecmez mi?

Not: iyi ki varsin Selim, senin o tatli gulusun olmasa bu sicaklara zor dayanilir zorrr!

24 Mayıs 2006 Çarşamba

kustum :-)


kustum... kusuklarimi da yuzume surdum!
bir de o halde babama guldum,
ah ben ne guzel oldum :-)
Selim

22 Mayıs 2006 Pazartesi

oylesine...

Ben sabahlari severim oldum bittim
Sabahlari, çocuklari, bütün baslangiçlari...
N. Cumali

20 Mayıs 2006 Cumartesi

baslamali mi, baslamamali mi?

bu konuda kafamiz cok karisik. konu Selim ek gidaya baslamali mi baslamamali mi? dort aylik kontrolu icin doktora gittigimizde doktor simdilik anne sutunun yeterli oldugunu dusundugu icin ek gida icin 6. aya kadar beklememizi onermisti. diger dikkat edilmesi gereken konu ise alerji gelistirme olayi. bebekler ek gidaya ne kadar erken baslarlarsa o kadar cok alerji gelistirme riskleri artiyormus bu nedenle gec baslamakta fayda oldugunu soyledi. ancek bir yandan da ben cesitli yerlerden ek gidaya ne zaman baslamali konusuyla ilgili yazilar okuyorum ve bunlara gore Selim ek gidaya baslayabilecek durumda. destekli bir sekilde oturabiliyor, dogum agirligini ikiye katlamis, hatta biraz gecmis durumda ancak bir ucuncu konu olan gunde 8-10 kere emdikten sonra hala ac olup olmadigina emin degilim henuz.

ek gidaya baslangic icin ilk once hem alerji olma olasiligi dusuk, hem de sindirimi daha kolay olan pirinc mamasi (rice cereal) oneriliyor.

gecen gun Gerber'in -bu arada faydali bilgiler iceren bir web siteleri var, oneririm- pirinc mamasi karisimindan ve yumusak baslikli kasiklarindan aldim, mama sandalyesi de hazir ve hatta simdilik biz yemek yerken o da ilgilenir mi acaba diye Selim'i de mama sandalyesine oturtup masaya yakin tutuyoruz, tek konu karar vermek sanirim, baslamali mi baslamamali mi? doktoru mu dinlemeli, ic gudulerimizi mi?

13 Mayıs 2006 Cumartesi

begendim!

hos, cok cok hos... zaman kapsulu tadinda guzel sarkilar
gizliler, PINHANI

DÖN BAK DÜNYAYA

yalnız kaldıysan , kalkıp pencerenden bir bak
güneş açmış mı , yağmur düşmüş mü
dön bak dünyaya

herkes gitmişse , sakince arkana dön bir bak
dostun kalmış mı , aşkın solmuş mu
dön bak dünyaya , dön bak dünyaya

bir sonbahar kadar yalnız , bir kış kadar savunmasız
ya da ilkbaharsan , yolun başındaysan

asla vazgeçme , kalkıp da pencerenden bir bak
güneş açmış mı , yağmur düşmüş mü
dön bak dünyaya

12 Mayıs 2006 Cuma

Selim'in ilk kitaplari

Selim'in su siralar okudugu :), eline aldigi, kenarlarini agzina soktugu, ustune sular ve kusmuk akittigi, elinde hisirtili sesler cikardigi kitaplari...



ve... Selim'in yakin bir gelecekte annesi ve babasiyla okuyacagi, resimlerine bakip hikayeler uyduracagi kitaplari...



gorunen o ki Selim'in turkce kitaplara da ihtiyaci olacak. oysa benim cok guzel kucukluk kitaplarim vardi, ama sanirim anneannesi selim'in gelecegini hesaba katmadan vermis benim kitaplarimi :(((
neyse, turkce kitap konusunda da birseyler yapmali!

elden cikardim, herbirseyimi...


Dun "cilgin sumuklu bahar temizliginde" gunuydu. oyle temizlik deyince dip kiyi evi temizledigim- temizledgimiz anlamina gelmesin. zira ben bu temizlik islerine dip-kiyi dalacak kadar temiz ve titiz bir insan degilim, annemden cok farkli olarak hatta baya pasakli ve yayintici adledilebilirim- neyse bu noktayi gecelim, konumuz bu degil!
dun dallas'in havasindan dolayi bizim karman corman olmus yazlik ve kislik kiyafetlerimizi birbirinden, ve bazi kiyafetleri ise tamamen benden -sebonunkilere karismadim pek, onunkileri annemler buradayken temizlemistik :)- ayirma gunu idi.
bir guzel cekmecelerin ve icinde kiyafetlerimiz olan kucuk odanin- "closet" diyorlar burada- iclerini bosalttim.

ve tek tek secmeye basladim:
kaldirilacak kisliklar
gonderilecek kisliklar
giyilecek yazliklar
gonderilecek yazliklar...
gordum ki "gonderilecek"ler altinda biiiiiir suru kiyafet var.
herseyi, herseyi gonderdim -boyle kullanilmayan kiyafetleri, mobilyalari ve esyalari verebilecegimiz bir yere-
iclerinde eskiler de vardi, yeniler de.
tek kriter "giymeyi sevip sevmemem"di.
farkettim ki bazi kiyafetleri giyince oyle bir sikinti kapliyor ki icimi, sevmiyorum, kendimi degerli bulmuyorum iclerinde, onlar gitti.
bazi kiyafetleri, hem psikolojik hem de gercek anlamda bir "agirlik" seklinde tasiyordum oradan oraya. sunun hediyesi, bunun anisi derken binbir turlu agirlik yuklemisim o kiyafetlere, onlar da gitti, ardima bakmadan hem de!
bazi kiyafetlerim ise cidden eskimisti, onlara da kapi gorundu, hakkiyla hem de :)
ve asil onemlisi resmi formam olmus bazi kiyafetler vardi, hani "ne giyecegim" diye dusunup onca sey arasinda giyilecek hicbirsey bulamaz ve sonunda yine ayni seyi giydiginiz- benim yaptigim birsey bu, giydigim demeliyim- o formalar. onlar da gitti hem de gule oynaya.
ne mi kaldi? evde giyilecek uc bes sey ve disarisi icin iki- uc sey.
ama ben simdi ne yapacagim? diye de dusunmeden edemiyorum kendimi.
kiyafet alis-verisi yapmayi hic mi hic sevmeyen, hele de ne alacagini, ne giyecegini bir turlu kestiremeyen ben ne yapacagim simdi :((((???????????

11 Mayıs 2006 Perşembe

annem, ben ve selim...


annem ve ben...



bu resme baktim uzuuun uzun bugun,
dusundum,
huzunlendim,
agladim,
tam daha cok aglayacaktim ki
sustum
aglamak simariklik gibi gorundu gozume
uzagiz evet,ama ikimiz de buradayiz, saglikliyiz, kendi yasamlarimizda mutluyuz ve biliyoruz ki birbirimizi cok seviyoruz.
sadece aramizdaki uzakliklari bir kenera birakip "sevgi"mize odaklanmamiz gerekecek...
cok mu zor? bence degil...

10 Mayıs 2006 Çarşamba

4 aylik kontrolu


Selim dun, doktora dort aylik kontrolune gitti.
agirligimiz 7.18 kg, boyumuz da 64.14 cm olmus. Selim dogdugunda 3.54 kg agirliginda idi, boyu da 50.17 cm idi. rakamlar gosteriyor ki Selim bey buyuyor :))). buyumesi bizleri de sevindiriyor tabii.
Ayrica 4 adet daha asi oldu bu kontrolde, ikiser tane bacaklarina vurdular asilari, yine yaygari basti tabii canim benim ama cok da uzun surmedi aglamasi. Yalniz iki aylik zamaninin aksine bu sefer huysuzlandi asidan sonra, ilac verdigimiz halde tum gun uyumadi pek, uyanik oldugu zamanlarda ise ekstra bir ilgi bekledi kendisi. biz de "eh olsun bu kadar" diyerek gereken ilgiyi eksik etmedik kendisinden :)
bir dahaki doktor kontrolu iki ay sonra...
Selim iyice ailemizin bir parcasi oldu artik. o kendini bile bilmez bebeklik donemi bitince kisiligini sergilemeye basladi bile. simdilik cok aktif ve mutlu bir bebek, hic yerinde durmadigi gibi her firsatta gulumsuyor. onunla ugrasmak insana mutluluk veriyor hep, hep yaninda onunla birlikte olmak istiyorum farkinda olmadan...

6 Mayıs 2006 Cumartesi

miskin, miskin, miskiiiin....

ehem, ilginc birsey oldu, boyle miskin miskin miskiiiin diye tekrarlayinca bu kelime birden anlamsizlasti bende.
ama diyecektim ki ben kendimi miskin miskin miskiiiiiiin hissediyorum bu gunlerde... ister bahar rehaveti deyin ister baska birsey ama boyleyim iste, yataga sokulup butun gun yatmak -arada uyunabilir tabii, ama genel olarak yatmak- istiyorum bu gunlerde.
ancak hayat devam ediyor tabii ki... eski ugraslar bir yana -okul, sebo, vs.- simdi selim de olunca hayatimizda oyle istedigim an "miskin"lik yapamiyorum iste. ve hatta yapilacak seyler arttiginda- yazilacak bir tez, baska bri hocayla calisilan bir makale, buyudukce ilgi isteyen selim gibi- benim miskinlik istegim daha da artiyor.
gerci dun bir nebze "numune" bir miskinlik yasadim gibi: oglen bir civari eve dondum ve sebo okula gitti, yarim saat sonra selim uyandi ve onun rutin emmesi, altinin alinmasi vb gibi seylerle ugrastiktan sonra biraz onunla oynadim. yalniz oyundan sonra ne isteyecegini bilemedi selim, isteyecek birseyi de olmayip kuru kuru mizmizlik yapmaya baslayinca ben de onu yikadim, dinlensin biraz diye. sonra ikimizi de yatirdim :) birlikte yatakta yattik biraz oynadik, biraz sarmastik, sonra selim agzinda emzigiyle uyuyakaldi, ve ben de hooop arkasindan derin bir uykuya daldim...
aradan iki bucuk uc saat gecmis ki uyandik, aslinda ben uyandim once sonra selim :)
ben de boylece selim'in uykusuna katildim, yapmam gereken pekcok seyden zaman calarak onunla birlikte bir guzel uyudum. dunku uyku miskinligi idi.
ama yapilabilecek pekcok miskinlik var: yatarak bos bos tv izlemek ve oylesine yatmak birsey yapmaksizin gibi... en yakin zamanda bu tip miskinlikleri de yapmayi hedefliyorum :) tabii herseyden once selim buna izin verirse...
neyse,
hepinize de miskiiiiiin bir haftasonu diliyorum!


not: guzel, ve mutlu edici birsey dun ILK anneler gunu hediyemi aldim selim'den ve sebo'dan ama bunun icin ayri bir yazi yazacagim ;)

3 Mayıs 2006 Çarşamba

anneme de boyle guldum dun :)



bugun

bugun O'nu ve yumuk-mavis gozlu'mu hatirladim.
uzuldum,
agladim,
sonra Selim'i dusundum,
gozyaslarimi sildim,
onun basucuna gittim,
uyuyordu,
kucagima aldim onu,
sarildim
simsiki
ve bitti...

3 Mayis 1996

Biraz once bir gazetenin 3 Mayis 1996, Cuma tarihli baskisina bakiyordum. Gariptir ki mansetten verilen, ve hatta onemli gibi gorulen olayi hic mi hic animsamadigimi farkettim. Sonra dusundum acaba o gun ne yapiyordum diye... Elbette animsayamadim o gun ne oldugunu, ne yaptigimi vs. cok kesin bir tarih cunku bu 3 Mayis, 1996. Sonra olasi olabilecekleri dusundum, o zamanki olasi ben'i dusundum.
3 Mayis 1996 Cuma gunu...
o guzel ege sehrinde yasiyordum,
lise son siniftaydim, aslinda kredili sistemde okudugum icin okul benim icin ocak doneminde bitmisti, subat tatilinden sonra hic okula gitmemistim bu nedenle okula gidiyor ya da okul sinavlariyle ugrasiyor olamazdim.
dershaneye gidiyordum, ama o gun yani 3 Mayis 1996 cuma gunu dersim olup olmadigini hatirlamiyorum hic.
universite sinavlarina hazirlaniyordum, 3 mayis'ta muhtemelen oss'ye girmis olmaliyim -oss oys'den once oluyordu ama ne kadar once hatirlamiyorum- ve muhtemelen cok yakin gelecekte olacak olan oys'ye hazirlanmaya devam ediyordum. ama "light" bir hazirlanmaydi benimkisi, ornegin sinava girecegim o yil, o gune dek okumadigim kadar cok kitap okudugumu- ama bos zaman kitabiydi bunlar, test icin soru bankasi degil-, bir o kadar da arkadaslarimla gezdigimi hatirliyorum ama elbette oss-oys kilicini hep ensemde hissederek :(.
sonra muhtemelen o gun arkadaslarimla ya yuzyuze gorusmus, ya da birkac telefon gorusmesi yapmis olmaliydim, bir arkadasimla ozellikle hergun konusurdum, eksiksiz...
sonra annem ve babam 5:30- 6:00 civari isten gelmis ve ucumuz yemegimizi yemis olmaliydik.
3 mayis 1996 cuma gunu O yasiyordu, yumuk-mavis gozlum de yasiyordu, ikisi de bizimleydi, ayni sehirlerde oturuyorduk o zamanlar ve siklikla gorebiliyordum onlari.
3 mayis 1996, universite sinavi stresine ragmen mutlu olmaliydim, beni uzecek pek birsey yoktu o siralar hayatimda, animsamiyorum kotu birsey.
herkes oradaydi, saglikliydi, bizimleydi 3 Mayis 1996 cuma gunu... ve ben de oradaydim, mutluydum... baska birsey animsamiyorum...

1 Mayıs 2006 Pazartesi

unutmadan...

29 Nisan 2006
Selim'in o sirin kahkahalarini duydugumuz ilk gun :)
gozumuz aydin, artik Selim sesli gulmelere de basladi, ne de hos oldu bir duysaniz... hani "kikir, kikir" mi denir, oyle hos bir gulme sesi var iste. aslinda kendisi de pek bilemiyor nasil gulecegini ama beceriyor birseyler simdilik.
29 Nisan, cumartesi aksami cok sevdigimiz dostlarimiz Hale ve Jay'in evlerindeydik. birseyler yedikten sonra ben Selim'i doyurmak uzere bir odaya gecmistim. Selim de emdi, doydu vs. emme islemi bitince bulundugumuz odadaki aynada Selim'e kendisini gostermeye calisiyordum, o ise aynadan daha cok bana bakiyordu, ben de birkac "komik" yuz hareketi yapmaya basladim, once her zamanki gibi sessiz gulumserken o da ne? birden ses cikmaya, Selim kikirdamaya basladi :)))
ben de o mutlulukle Selim'i kaptigim gibi "Sebo, Sebo... Selim sesli guluyor" diye seslenerek salona gectim, o sirada Hale mutfaktan cikti ve Selim'e dgru komik hareketler yapmaya basladi, oglusumuz Hale'ye bakarak daha da guldu, guldukce guldu, sesli sesli, kikirdayarak, cok eglenerek...
Sevgili oglum, canim oglum...
Bu guzel guluslerin yuzunden hayat boyu hic eksilmesin yavrum, hayat seni hep guldursun...
Seni cok seviyorum oglum!