Pages

29 Kasım 2011 Salı

Bir takvim yapragi


Bir yaprak daha kopardim ofisimde masamin ustunde duran takvimden bugun...
Aralik 2011 yanibasimizda gelmis bile... Hos, yarini gorup goremeyecegimiz garanti degil ama, insan olma hali iste gorecekmisimcesine kopartiverdim yapragi.
Aralik 2011,  dogumgunum goz kirpiyor bana oradan. 
Dogumgunleri de aslinda anlamini yitirdi benim icin. Sadece bir sukur vesilesi olarak bakiyorum artik. Belki de sadece bu sekilde bakmak gerek ama, yine insan olma hali diyecegim, ister istemez beklentiye giriyor insan. Oysa ki bu aralar daha iyi anliyorum ki en yakinindan en uzaga insanlardan hicbir beklentim olmadan yasamam lazim, bunu hic unutmamam lazim. Zira, bu sekilde yasamaya calismak daha mutlu ediyor insani.
Bir takvim yapragi bakiyorum ve anliyorum:
Zaman, cabuk geciyormus.
Zaman,  ne getirecegi hic belli olmuyormus.
Zaman, hor kullanmamak gerekiyormus.

Zaman, buyudukce ogreniyor insan...

26 Kasım 2011 Cumartesi

Bugunler, gecsin gitsin bu gunler...

Sen bakma bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma
ben çok gülerim
ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlayamaz...
C.Sureya
**** **** ****
Boyle bir ahval icindeyim... Ruhum yorgun, ruhum yilgin; Ruhum kirgin, biraz da kizgin aslinda.
Hal boyle, ama hayat da devam ediyor; hayat bana hep gulen, isik dolu, umut dolu iki cift gozle devam ediyor... Ve en cok da onlar icin gulumsemeye calisiyorum.




19 Kasım 2011 Cumartesi

Mutsuz milenyum kadinlari miyiz?

Kisa zamanda biri 12 yildir, digeri 17 yildir evli olan iki arkadasimin ayrilik haberlerini aldim.
Uzuldum.
Gerci bu konunun iki yonu oldugunu dusunuyorum. Birincisi, eger evlilik her iki tarafi da yipratir, hayattan bezdirir hale getirirse, ve belki de sevgi, ask, her ne ise kalmadiysa elbette ki herkes icin en mantikli cozum. Ikincisi, mutsuz bir evlilikte huzursuz, ve bir okadar mutsuz  cocuklar yetistirmektense, ayrilmis olarak ayrilan ebeveynlerin cocuklarinin ihtiyaclarina duyarli, ama belki de daha mutlu bir anneyle, daha mutlu bir babayla cocuklari buyutmek cocuklar icin cok daha iyi olacaktir.
Bunlar kafamin bir kosesinde olmasina karsin, yine de uzuldum.

Garip bir nesil bizimkisi; evet, daha ozgur, daha bagimsiz; ama bir o kadar da yorgun bir nesil.
Dun arkadasimin gonderdigi bir yazida, gerci bu yazi Amerika icin yazilmisti ama bence Turkiye'de buyumus bir nesil icin de gecerli, 30'lu yaslarin basinda olan kadinlarin islerinden ayrilma, islerinde mutsuz olma oraninin cok arttigini yaziyordu. Benim de katildigim bir sebepte diyordu ki bu nesil lisede, universitede, ve belki universite sonrasinda basarili olmak icin o kadar cok calistilar ki, kariyelerinde mutlu ve basarili olmak icin enerjileri kalmadi. Kendime baktigimda haklilik payi var diye dusunuyorum bu tesbitin.
Ben kendi annemin birgun isini sevmediginden, ki bence gayet rutin bir is yapiyordu, bahsettigini duymadim. Bizimki simariklik mi diye de dusunmeden edemiyorum bir yandan.

Isteki mutsuzluk, evdekiyle de birlesince elbette ki ya iste, ya da este patlamak belki de bir an meselesi.

*** *** *** ***
Hal boyle olunca ne yapmak lazim?
Gercekten ne yapmak lazim?


16 Kasım 2011 Çarşamba

Okuyorum, yaziyorum; yaziyorum, okuyorum...


Selim'in resimlerinden bir demet...
Okula basladiktan sonra yaptigi resimler daha bir anlamli hale gelmeye basladi. Bunda zannediyorum okulda okuduklari kitaplarin etkisi var. Ornegin bu aralar oykulerdeki karakterleri, oykunun ne zaman ve nerede gectigi gibi konulari isliyorlar. Okulda da donem basindan beri her cocuk kendi kitabi ustune calisiyor, okuma-yazmayi ogretme yontemlerinden birisi, okulun baslarinda resimle ifadelenen cumlelerin donemin sonunda nasil yaziya donustugunu bu kitaplar ustunden takip edecegiz. Ve ogretmeninin anlattigina gore donem sonunda bu kitaplari basiyorlarmis ve her cocuk kitap imza gunu duzenliyormus okulun kutuphanesinde. Kulaga hos geliyor. 
Hatta gecen aksam Selim yatarken buyuyunce "yazar" olmak istedigini soyledi. "Itfaiyeci" olmaktan "yazar" olmaya gecmesine benim bir itirazim yok dogrusu, dilerim ki uzun soluklu olur...

Acikcasi iki cocum da dogdugundan beri en buyuk endiselerimden biri onlara kitabi nasil sevdirecegim konusunda olmustu; ama zannediyorum dogal olarak yaptigimiz pekcok seyle, kucukten beri birlikte kitap okumak, etrafta her daim kitap bulundurmak, benim de etraflarinda kitap okumam gibi, ikisi de kitabi seviyorlar simdilik. Bunun bir de okulda cesitli etkinliklerle desteklendigini gormek cok guzel!

****
Burada da abiden ilham alarak oraya buraya cizmekten, kagida cizmeye calistirdigimiz Kerem! Ders yapalim diye ders odasina girince bir nebze olsun onu da kalem ve kagitlarla, ya da goruldugu gibi kalem ve elleriyle oyalamak mumkun, yani simdilik ;) ...




13 Kasım 2011 Pazar

Bitmez haftasonu

Zor bir haftasonu geciriyoruz, ya da gecirdik diyeyim de bitsin gitsin!
*** *** ***
Konferanstan hem bilimsel, hem sosyal, hem de 27C derecede seyreden havadan bol enerji almis bir sekilde dondum.
Donus eve olunca guzel... Anladim ki insanin yasadigi yer, iyisiyle kotusuyle "ev"i oluyor ve "ev"e donmek, adamlarima kavusmak beni mutlu ediyor!
*** *** ***
Donuste cuma gununun tatil olmasiyla uzun bir haftasonu bizi bekliyordu. Uzun haftasonlari guzel, ancak Selim gibi enerjik bir cocugu evde "mesgul" etmenin yollarini bulmak gerekiyor.
Selim'i mesgul etmek aslinda Selim buyudukce daha kolay oldu. Buyudukce ve okula baslamasiyla ornegin oturup daha uzun bir sure legolariyla mesgul olabiliyor, resim yapiyor, yazi yazmaya calisiyor...
Bunlari goren Kerem de abisini taklitle eline kalem alip birseyler ciziktiriyor kendince. Bu guzel de bazen o kalem kagit yerine, duvarda, sandalyelerde, masalarda, ve bilimum yerlerde gezinebiliyor. Kalem kursun ya da silinebilir herhangi bir kalem oldugunda sorun cozulebilirken, tukenmez kalem ya da kalici bir baska kalem olunca olay cildirmalik bir hal alabiliyor.
Kerem'e defalarca anlattigimiz, ya da anlatmaya calistigimiz halde, o kalemin gezinmesi konusunda su anda pek basarili degiliz. Kerem'de durum bu.
Selim'de boyle bir sorun hic yasamamistik, hatta boyle birsey sozkonusu bile olmamisti... Derkeeen, kardesinden mi ilham aldi nedir bu sabah, hem de arkadaslarimizin ugrayacagi sirada, eline mavi tukenmez bir kalemi alip salondaki kahve krem rengi arasindaki koltuga guzelce bastira bastira ustunden gece gece bir "W" yazmis. Yanlis oldugunu bile bile neden oraya yazdigi bilinmez, neden "W" yazdigi da baska bir konu -hani bilmem "S" yazsa daha mi az sinirlenirdim acaba???-
Bunun uzerine sadece pazar gunleriyle sinirlanan bilgisayar oynama hakki elinden alindi Selim'in.
(O "W" hala silinemedi, bir golge seklinde de olsa koltugun ustunde siritmakta kendisi)

Vakit gecirmenin bir parcasi olarak bugun zencefilli kurabiyeler yaptik Selim ve Kerem'le, onlar kendilerince suslediler kurabiyelerini. Sonra Kerem uyudu, Selim bahcedeki yapraklari toplamak uzere bahceye cikan babasiyla birlikte bahceye cikti, ben de yemek isleriyle ugrasirken onbes yirmi dakika sonra asagidan gelen seslere kulak verip inince bir de gordum ki camasir makinesinin yanindaki deterjan ve yumusatici alinip hem camasir odasina hem de disariya acilan kapidan  disariya yerlere guzelce dokulmus, hem de baya baya dokulmus. Niye doktugunu sorunca arabayi yikamak istedigini soyledi ama boyle masum bir istek dahi olsa cinlerin tepeme cikmasini engelleyemedi. Selim hemen odasina gonderildi, zorunlu yatak istirahati verildi -nam-i diger ogle uykusuna yatirildi-. Bu arada camasir odasi temizlendi.

Selim'in her nedense, merak onde giden sebep, deterjan, dis macunu, kozmetik gibi urunleri dokup, karistirip bilimum baska amaclarla kullanma gibi bir huyu var. Ornegin yuz temizleme tonigim ile sivi sabunu seyreltip kupuk sabun yapip kullandi bir sure. Sonra dis macunuyla camasir yikamaya calistigini, anneannesinin nemlendiricisiyle lavabolari temizleme girisimlerinde bulunmalari bunlardan bazilari.
Olumlu bir yonden bakarsam kimyager olma istegi var icinde diyecegim artik, ama takrir edersiniz ki pek de hos karsilanacak girisimler degil bunlar.

Bakalim, bu da bir donemdir ve atlatilir oyle degil mi?
*** *** ***
Bu kadar olaydan sonra yine de yuzumuz gulsun diye Selim'in siniflarinda cadilar bayrami gunu cektirdikleri bir resimle kapatayim bu ic dokme amacli yazimi.
Ogretmenlerinin todd parr kitaplarindaki bir karakter gibi giyindigi cadilar bayrami gunu, o gunu kutlamayanlar da dusunulerek okula pijamali gitme gunu olarak degerlendirilmis. Selim'in anlattigina gore cogu ogretmen kitaplardan bir karakter kiliginda gelmisler okula.







10 Kasım 2011 Perşembe

Donus Hediyesi


Geri donusumun en guzel hediyesi!
Tum detaylari dusunulmus bu resim icin tesekkurler Selim'im!


3 Kasım 2011 Perşembe

Gecmis zaman olur ki...

Simdi ben bir bayram gunu, hem de bayramin ilk gunu!, cocuklarimi arkamda birakip, icimde kocamaaaaan bir huzunle zorunlu bir konferans icin yollara dusecegim ya, iste o yuzden simdiden dustu icime kuzularimin ozlemi...
Eski resimlere bakarken buldum kendimi; Selim'in kucukluk resimlerine.
Kisa bir zaman olmasina ragmen simdiye bakinca sanki hic bebek olmamis gibi Selim oglum... Oysa ki ne emeklerle buyudu ve bugunlere geldi...
Ah Selimimiz, "ilk" olmanin cilesini ceken melegimiz...





Kerem... Kerem gozumuzde hala bebek Kerem... O her ne kadar abisinin her yaptigini yaparak, tum davranislariyla bir "abi "olmaya calissa da, yok henuz biz buyutemedik onu gozumuzde.
Kerem cilekes olmadi hic, henuz kres yuzu gormedi; buyukannelerin, buyukbabalarin elinde el bebek gul bebek buyudu. O yuzden butun simarikliklari, butun nazlari...


 

Ah, canim ogluslarim! Uc gun icin bile olsa, sizi cok cok ozleyecegim!