Pages

5 Haziran 2020 Cuma

2020 mezuniyetleri ve ABD'de "yeni normal"

Bir aydir -tamam belki bir aydan biraz daha fazla- blogger taraflarina ugramadim ve gordum ki blogger yenilenmis, bilmem sizde de oyle mi? Bir sure bu yeni blogger'da etrafi kesfetmeye vakit ayirdim. Vaktiydi yenilenmenin iyi olmus, ama bence blogger'in guzel bir telefon app'i de olmasi lazim, zira bazen bir yazi dusuyor aklima ama bilgisayara uzak oldugum icin hemen yazamiyorum ve sonra gecip gidiyor o fikir ya da o zaman icin guncelligini yitiriyor. Yani iyi de bir app gerekiyor blogger icin.

***
Yogundum, yazmamamin en basit sebebi bu. Universitede bahar doneminin bitmesiyle yogunlugum bir nebze azaldiysa da yaz doneminde bir yukseklisans "girisimcilik" dersi veriyorum - web uzerinden tabii ki- ve elbetter hicbir zaman arastirmalar derken gun icinde yine "is' konulu yogunluklar devam ediyor.

Cocuklarin okullari ise 24 haziran'da bitecek, o zamana kadar bizim onlarla ilgili sorumlulugumuz da devam ediyor, zira ucunu biraksak ille ki birkac odevleri eksik kaliyor. Kendi ogrencilerimin dahi neyi ne zaman yapmalari gerektigi konusunda hatirlatmalara ihtiyaclari oldugu dusunulurse cocuklar icin bu cok normal.
***
Burada 2020 mezunlari mezuniyetlerini doya doya yasayamadiklari icin ve burada 'mezuniyet' seremonileri cok onemli oldugu icin "sanal mezuniyetler" ve resimde orneklerinizi gordugunuz bahcelere takilan ilanlarla evinizdeki "mezunlari" kutluyorsunuz. E bizde de bir ilkokul bir ortaokul mezuniyeti oldugu icin biz de eksik kalmayalim dedik :)))



Bu arada acilim basliyor tum dunyada ve burada da. Dun cok uzun zamandir esime takilip ben de alisverise gittim, hayatin sanki -maskeler disinda- normal akisina coktan donmus oldugu izlenimi uyandi bende. Gozlemledigim kadariyla burada ozellikle magaza iclerinde maske kullanimi oldukca yaygin ancak disarida ozellikle yerlesik beyaz Amerikalilar pek kullanmiyorlar maskeyi. Kucuk bir arastirma gosterdi ki Amerikalilar arasinda maske kullanimi kadinlar, demokratlar, ve nufus yogunlugunun cok oldugu sehir iclerinde daha yayginmis. Hem kadin hem de demokrat olarak benim maske takmam normal yani. Ama hersey tamamen normal'e donmus gibi davrananlar da cok ve bu grup korkutuyor insani.

Tabii muhtemelen duymus oldugunuz sehirlerdeki karisiklik ve gosterilerde sosyal mesafenin ic edilmesi ayri bir kaygi verici durum elbette. Bu gosterilerden sonra vaka artmazsa burada insanlar siz bizi gunlerce bosu bosuna evde mi tuttunuz diye yaygarayi basabilirler, gorunen o.

Bu geri donus yazimi annemlerin Kusadasi'ndan, kayinvalidemlerin Isparta'dan gondermis oldugu "memleket" fotolariyla kapatayim. Hashtag ozlem diye de belirteyim (malum bu sene gidemiyoruz Turkiye'ye...

Kusadasi, Sahil siteleri plajindan gun batimi -hep en favorim olmustur-:



Bu da Isparta'dan cifte gokkusagi, cifte kismet olsun hepimize:



23 Nisan 2020 Perşembe

23 Nisan hissiyati



Bugun 23 Nisan,
Nese doluyor insan...

diye devam edegelen o ilkokul hayat bilgisindeki, hernasilsa icime kazinmis olan siir gelir aklima once.

sonra 23 nisan'a hazirlik etkinlikler, resimler, siirler,  sinif suslemeleri,-gramafon kagitlari ile merdiven yapmayi bilir misiniz mesela?-, sinif susleme heyecani -pek matah seyler de yapmazdik oysa-, Ataturk kosesi, bando takiminda oldugum icin 23 nisan provalari, eve bando kiyafetini goturmeler ozenle, 23 nisan gunu etkinliklerinden cok ogleden sonrasi okul bahcesinde olan 23 nisan balosu -yani balo dediysem simdi bahcede muzik esliginde kosusturan cocuklar, baska ne olsun? -  23 nisan'dan sonra annemden gelen kisa corap giyme ve donduma yeme izni! Yurtdisindan gelen cocuklarin gosterilerini izlemece TV'den Ve taa Ankaralar'da yurtdisindan gelen yabanci cocuklari agirlayan cocuklara ozenme ve hatta onlari kiskanma halleri! - her 23 nisan'da gelen biz niye Ankara'da oturmuyorduk ki? hissiyati....

_________________________________________________________________

Bunlari yazmak istedim, cunku....

Cunku bugunlerde -ve hatta belki 20 senedir- , ABD'de yasamaya basladigimdan beri, bilmiyorum 23 nisan nasil kutlaniyor ulkemizde? Neler ayni, neler degisti? O yuzden kendi anilarimla basbasayim.
Ayrica kendi cocuklarimla da paylasamiyorum ne hissettigimi, nasil yasadigimi o gunleri cunku onlar cok daha farkli bir kulturde 23 nisan'i pekde bilmeden -teorik olarak ne oldugunu biliyorlar elbet- ama sonucta Turkiye'de yasayip bir 23 nisan gecirmedikleri icin nasil bir hissiyat olur ya da benim duygulanmamin nedeni nedir anlayamiyorlar.

Ben de bu yuzden sizinle paylasayim dedim 23 nisan nostaljimi.

Sizin 23 nisan anilarinizda neler var ? (TBMM'nin kurulusunu yazmaniz sayilmaz, o zaten bas kosede ;) )

17 Nisan 2020 Cuma

Iste geldim buradayim... pek ogretici bir yazi :)

Bu sefer de kaybolup gittigim zannina kapildiysaniz, yanildiniz. Buradayim; ancak gunluk kosusuturmalar, dersler, odevler, arastirmalar, ve elbette cocuklar, araya sikistirdigim okimaya calistigim kitaplar vs derken gun nasil basliyor ve bitiyor bilemiyorum...
Mesgul olmak guzeldir, bu gunlerimizi aramayalim diyerek yola devam ediyorum cogu zaman.

*** *** ***
Karantina gunleri baslarinda pekcok sitede "bos zamaninizda birseyler ogrenin tarzi" yazilar vardi, bilmem ratlamissinizdir belki siz de.
Ancak birseyler ogrenmek icin sadece zaman gerekmiyor -hatta bos zaman birseyler ogranmeye calismanin onculu de degil-. Kendim devamli "birseyler ogrenme isi"nde oldugum icin bu konu ustunde yani neyi nasil ogrenirim sorusu uzerinde pek durmamistim. Ancak okudugum yazi farkinda olmadan birseyler ogrenmenin inceliklerini uyguladigimi gosterdi bana. Paylasayim dedim ben de.

Sinirbilimcilere gore (neuroscientist sumukluce cevirmesi) bir bilgiyi, anlama, depolama-hatirlama ve onu gerektigi yerde kullanma yetisi beynin neyin ilgili ve neyin ilgisiz olduguna karar vermesi ve filtrelemesi ile ilgili. Ornegin tennis oynarken karsidan tek bir top gelse ona vurmak icin kolaylikla fokuslanabilirsiniz ve o topa vurursunuz, ancak karsidan yuz tane top gelirse bir tanesine vurmaya odaklanmak yerine o sahadan kacar gidersiniz belki de. Bu nedenle, birseye odaklanmak onu ogrenmek istiyorsaniz oncelikle beyninizi ilgisiz bilgilerin kirliliginden kurtarmaniz gerekiyor. Yani bugunlerde ilgili oldugunuz pekcok sey olabilir ama onelikle ogrenmek istediginiz tekbirseyi secin ve o tekbirsey her ne ise onunla ilgili de odaklanip fazla bilgi kirliligine girmeden ogrenmeye calisin. Ingilizce'de gunluk hayatta cok kullandigimiz "too much on my plate" deyimi vardir, hani cok cesitli ve cok miktarda isim var anlaminda. Bu deyimle tabaginiza ne kadar az sey koyup bitirince yenisini alirsaniz o islerde basarili olmaniz o kadar olasi. On proje alip son teslim tarihini uzatmak yerine projeleri tek tek alip en kisa surede bitirip yenisine gecmek misali, yeni birsey ogrenirken de ayni anda birkac seye baslamayi degil tek tek baslayip devam etmek gerekiyor.

Belki yeni birsey degil bu sizin icin, ancak uygulamak cok da kolay degil. Soyle ki  o kadar cok bilgi bombardimanina maruz kaliyoruz ki hergun, ogrendigimizi saklamak icin kapilarimizi ilgisiz seylere kapatmamiz gerekiyor.Ornegin esim benim bazi detaylara ne kadar ilgisiz oldugumdan yakinir bazen. Beni ilgilendirmeyecek, kolaylikla arastirip bulabilecegim detaylari gercekten de kafamda tutmam hic. Once hata mi yapiyorum diyordum ama farkinda olmadan aslinda asil ilgilenmem gereken seylere bu sekilde fokuslandigimi farkettim. Yani birseyi sonra kullanmayacaksam ogrenmeye kafamda tutmaya dahi calismiyorum.

Beynimizin kapasitesi cok, ama boyle diye de gereksiz bilgilerle doldurmak  gerekli olanlari ogrenmemizi engelledigi icin pek de zamana deger degil.

Hani elimde cok vaktim var herseyi ogreneyim deyip de hicbirsey ogrenmeden cikmayalim bu isten diye yazayim ben de dedim. Pek didaktik bir yazi oldu :)

*** *** *** 
Bu aralar havalar o kadar soguk gidiyor ki buralarda, hani cicekler de acmasa kis yeni basliyor diyecegim. Bu sabah yatak odasina dogan gunes oyle umutlandirdi ki beni sabah gunesi diye bir fotograf dahi cektim. Ama saat 10 dahi olmadan gun bulutlara teslim oldu. 

Bu foto da burada dursun yarida kalan gunes sevincimi animsatmasi acisindan. 






4 Nisan 2020 Cumartesi

Umut, umitvar olmak...

Biraz umutsuz oldugum zamanlarda Yeni Turku'nun Yesilmisik albumundan (ne cok dinlemisligim vardir o albumu lise zamanlarimda) "Yitik Bahar" sarki sozleri duser aklima (melodik olarak tabii ki):

Cicekleri uzerinde ölüyor en bereketli agaclar...

Ancak bugunlerde her ne kadar bu sarki ite kaka girmeye calissa da icime ben umutsuz degilim, hani sairin dedigi gibi "guzel gunler gorecegiz cocuklar", oyle hissediyorum, oyle inaniyorum. Ve cevreme (duyduklarim ve okuduklarimdaki kirliligin aksine) umutlu, umitvar bakmaya calisiyorum. 

Hani evlerimizden, bahcemizden, belki de benim gibi ciktigimiz yuruyuslerden gozlemledigimiz gibi bahar geliyor. Gozlemlemediyseniz lutfen bir bakin cevrenize, tomurcuklara, yeseren yapraklara, acan ciceklere bakin. Cocuklarinizin gozlerine bakin, parildayan gunese. 

Hepsi bana guzel gunlerin guzel seylerin habercileri gibi geliyor bu gunlerde... Umitvarim, ve  umud ediyorum ki yazla birlikte bugunler de bitecek... Data degil hislerim soyletiyor bunu bana. Bitmese bile bununla yasamayi ogrenecegiz belki de. Cunku bugun Crona yarin bir baska virus... Bu bize an'i yasamayi, an'i yasatmayi, an'da kalmayi ogeretecek belki de. Hani yarin olecek gibi yasamak ama olmeyecek gibi de hazirlanmak hayata.

Bana soruyorlar ABD'de durum nasil diye... Bilmiyorum, cunku buyuk resimde isin neresindeyiz neler oluyor onu bilemiyorum. Sadece su anda yapmam gerekenlere, ve disaridaki bahar'a odaklanmak istiyorum. Cunku bahar umuttur cunku bahar umitvar olmaktir. 

Evrene, Allah'a, tanriya, her neye inaniyorsaniz isteyin ondan guzel seyler isteyin, enerjinizi guzellikler icin yogunlastirim birakin oraya. Inaniyorum ki hepimizin guzel dilekleri, dualari, istekleri guzel kapilar acacak...

Bunun icin biraz motivasyona ihtiyaciniz varsa size bahcemizdeki ve etrafimizdaki bahari gonderiyorum, cicek cicek...:


***



***


***


*** 

Ah bu gun batimlari, kucukten beri gunu en favori zamani benim icin aksam ustleri, gun batimlari olmustur...


Doganin tadini cikaran yaban ordekleri, golf sahalari onlarin oldu artik...


***


***

Ah bir de kokusunu duysaniz bu guzelligin...

 

3 Nisan 2020 Cuma

Serde Egelilik var ya...

E baba tarafim da Makedonyali (nufus kaynaklarina gire Koprulu'luymusuz) da olunca youtube'da klasik muzik dinlerken rast geldigim bu videoyu da paylasmadan burada gecmeyeyim dedim.

Karantina gunlerimize nese getirsin...

Muzige mi hayran olursunuz, dansa mi, danscilarin flexibility ve dengelerine mi, yoksa hepsine mi bilemem. Ama benim ortalarina girip sirtaki oynayasim geldi onu bilirim...



Dipnot: Anne tarafima da haksizlik olmasin diye de bir Aydin zeybegi koymak da farz oldu simdi buraya, bir vaktimde soyle tuyleri diken diken ettiren bir Kerimoglu bulmam lazim.

Dipnot 2: Kizlar grubu bulamadigim icin universite sonrasi bir donem Aydin zeybegi erkek oyunlari ogrenmistim, iyi oynarim :)

27 Mart 2020 Cuma

Oradan buradan ortaya karisik olsun bugun de ...

Corona konusmadan bir post yazma "meydan okumasi" na davet ediyorum sizleri! Becerebilir miyiz acaba?

Aslinda bu yaziya baslarken oyle dusundum hic corona'dan bahsetmeden bir yazi yazabilir miyim diye, yani elbette ayni zamanda gunluk yasamdan bahsederken. Sonra farkettim ki cok da mumkun birsey degil bu, cunku corona gunluk yasamimizi, ve hatta belki de yasama bakis acimizi dahi degistirdi.

-------------------------

Haberleri fazla takip etmemege calisiyorum ancak ille de ya telefon mesajindan ya da bir emailden ya da etraftaki konusmalardan duyuyorum olan biteni, sonra da merak edip arastiriyorum Bu sabah ornegin annemin "duydun mu Turkiye'de iki koy karantinaya alindi" whatsapp mesajiyla uyandim ve merak edip Turkiye haberleri izledim cesitli kanallardan...

Yani sabahtan basladik!

Sonra Instagram'da Gulcince (eski bloggerlardandir kendisi de) mimlemisti beni cocuklarla #evdekal  durumunda ne yapiyoruz diye. Cok cilgin bir animizi yakalayamadim, cunku o cilgin anlarda galiba ben de ya #cilginanne ya da #muzdaripanne modunda kendimden gecip fotograf cekmeyi dahi unutuyorum, "haydi cocuklar toplanin bir ozcekim yapalim" diyerek bu fotoyu cekebildik. Aslinda herkesin cesit cesit poz yaptigi birkac selfie'den ancak bunu paylasilabilir standartlarina uygun buldum :)



--------------------------

Aslinda bugun dun nasil seytanin bacagini kirip sonunda yurume/kosma amacli disariya ciktigimi anlatacaktim. Toplam 4.5 mil, yani 7.2 kilometre yapmisim. Baya ozlemisim anlayacaginiz. 3 kilometre kosmus, 4 kilometre yurumusumdur muhtemelen. Eve donus yuruyusum sirasinda bir arkadasimla telefonda konusmak da ayrica iyi geldi bana.

Kosma/ yurume demisken, kosmayi cok seviyorum ama rutin haline getiremedim bir turlu. Yani haftada en az 4 gun yapacak sekilde rutinlestirsem cok sevinecegim. Cunku her kosudan sonra kendimi cok cok iyi hissediyorum ve bu her halime yansiyor; saglik yarari da yaninda. Eve geldigimde de eger cok yorgun degilsem ya da zamanim varsa Hasfit'den 15-20 dakikalik agirlikli bir calisma yapiyorum. Guzel, hos ama ah bir de duzenli bir hale getirebilsem bu isi super olacak! (acaba kac kez soyledim bunu kendime???? ahhh, vahhh,vb dusunceler...)

Bu arada bir yandan odev okur (sakin ogrencilerime odevlerini okurken dizi izledigimi soylemeyin, onlar beni cok ciddi bir hoca zannediyorlar! ) bir yandan fon sesi olsun derken Britania dizisi 1. sezonu bitirdik. Tarihi Fantastik- kurgu konularini sevenlere onerebilecegim bir dizi. Ben seviyorum boyle konulari, gerci bazi bolumleri biraz dikkatli izlemeniz gerekiyor o yuzden belki fon sesi olmaktan cikti zaman zaman. Hatta ilk bolumunun yonetmenligini Metin Huseyin yapmis, dikkat cekici bir ilk bolumdu. Ha bir de Hurdy Gurdy man diye 60'lar muzigin acis muzigi yapmislar, o da cok hosuma gitti. Ara ara The Doors gibi gruplari dinledigim icin severek dinledim Hurdy Gurdy'i de.

Ve hatta paylasayim bakalim siz de sevecek misiniz?




25 Mart 2020 Çarşamba

Meydan okuma sebebiyle yazdim ama dahasi var elbet...

Tek cocuk buyudugumden sanirim evde vakit gecirmek hic zor gelen birsey degil bana. Hani soooyle uzuuunca bir sure sosyallesmeyeceksin deseler hava hos benim icin. Bunda elbette yine uzuuunca bir suredir insanlarin pek bizim memleketler kadar sosyal olmadigi ABD de yasiyor olmanin verdigi zaten asosyal olma halinin de buyuk etkisi var.

O yuzden sosyallesmek derdim degil ama ise de gidememek ve evden calismak beni acayip sikmis durumda. Meger ne seviyormusum, isimi, ofisimi, kampusu, ogrencileri... Hani o butun dunyanin genclerden olustugu ve kendimin de onlardan biri oldugumu dusundugum yanilgisi da ayni zamanda... (bir arkadasim polis esi icin, tum dunyanin suclulardan olustugunu dusunuyor demesi misali, ben de kampuste genclerle birlikte ola ola tum dunyanin genc oldugunu saniyorum).

Okulumuzda calisan diger hocalarla bir arada oldugumuz bir mail grubu var herkes internet ustunden egitim verirken olan zorluklari anlatiyor. En buyuk problem derse hazirlik ve online ders verirken dersi sabote eden kucuk cocuklar! "anne mutfakta yangin ciktiiii" diye bagirip arkadasi dersini birakip apar topar mutfaga kosmasina neden olan cocuklar bile varmis! Bizimkiler yine iyi sanirim, sadece ne kadar cok bilgisayar basinda oldugumdan sikayetciler (asagida da anlattigim gibi)!

Bizim eyaletteki Corona (oh-na-na) (Havana sarkisinin nakarat muzigi ile soylemeniz gerekiyor), vakasi sayilarini bu web sitesinden takip ediyorum. Bilgi insani umutsuzluga degil, umitvar olmaya ve onlem almaya yonlendirir diye dusunenlerdenim.Bu nedenle Turkiye'deki vakalarin hangi sehirlerde yogunlukta ve ne kadar oldugunu aciklamamalari cok yanlis diye dusunuyorum. Insanlar kulaktan duyma bilgilerle zira daha cok panik oluyorlar cunku.

65+ karantinasindaki anne ve babam izolasyon ve #evdekal haberlerinin cikmaya baslamasiyla adadaki (Kusadasi) yazliklarina gitmislerdi, orada geciriyorlar karantina gunlerini. Bu acidan her ne kadar onlari merak etsem de daha rahatim cunku yazliklarin cogunun bugunlerde bos olmasi ile insan temaslari iyice minimuma inmis durumda. Esimin ailesi ise Isparta'da buyukce bahcesi olan bir evde yasadiklari icin onlar da az cok izole sayilirlar. Uzak olsak da gonul ailemizi dusunmeden edemiyor elbette.
____________________

Bu arada bugunlerde super kitap okurum diye dusunurken elime kitap alamadim, yandaki kitaba (Fahrenheit) basladigimla kaldim! Evde yaptigim sporu da arttiririm diye dusunmustum, o da henuz baslayamadi. Cocuklar yuzunden acikmadan birseyler yerken buluyorum kendimi. Esim zayiflama firmalari hissesi toplamaya basladi borsadan benim durumuma bakarak, bu gunler gectikten sonra herkesin zayiflama firmalarina kosacagi ongorusu ile :)))

Bugun biz de cocuklarin 24 Nisan'a kadar evde kalacagini ogrendik (gozleri dondurme emojisi koyuyorum buraya!), baska eyaletlerden tamamen bu senenin kapatildigi haberini almisken, 24 Nisan mukemmel olmasa da iyi bir haber belki diye dusundum...
_________

Ekmekcikiz hanimcigimin bu postunu gorunce, karbonhidrat da yerken sevindirir (burada "comfort food" diyoruz biz bunlara) diyerek pizza hamuru koydum ekmek makinasinin hamur ayarina, ben pek yogurmayi beceremedigim icin makineye devrediyorum isin bu kismini. Tarifim ekmekcikiz hanimcigimin tarifine benziyor ancak yarisi olculerinde denilebilir.

Hamurum olmustur, ben kacayim... Pizza yapilacak, ogrenciler icin slaytlar ustune konusmali video cekilecek, aksama odevler okunacak. E ben kacayiiim buraladan o zaman!
__________
Her ne kadar Kanatli Kedi'nin meydan okumasina  duzenli katilamasam da sorumluluk bildim yazdim bak bugun, yarina kim ole, kim kala.... (ooops! bugunler icin pek uygun bir deyim olmadi ama).

Bu arada uzuldum, bugun ABD'deki Turk diasporasindan 44 yasindaki bir kadinin corona'dan vefat ettigi haberini aldim, onceden zaturre gecirmisligi oldugu icin dayanmamis cigerleri... Rahmet ve ailesine sabir diliyorum...




22 Mart 2020 Pazar

Evden calis(a)ma(ma)k

Image result for working from home with kids graphic

Evden calismak bana cok yabanci bir kavram degil aslinda.

Akademisyen olarak bilgisayarimin oldugu her yerde ozellikle arastirma konusunda "is" hep var benim icin. Bir ara ozellikle de cocuklarla  ilgilenmek mi is mi diye ikileme dusuyor cocuklarla ilgilendigimde eyvah isim aksadi, isimi yaptigimda ah cocuklarla ilgilenemiyorum ikilemine dusuyordum. Sonra zaman gectikce bu konuyu evde dahi olsam yazdigim/ calistigim saatleri onlar uyuduktan sonraki saatlere kaydirarak bunu bir nebze cozdugumu dusundum. Cunku zira gunduz cocuklar okuldayken ben de is gidiyor ders verme islerimi orada hallettikten sonra, evde baska islerime geciyordum.

Ama simdilerde isler degisti, benim islerin ders verme dahil %100'u, cocuklarin da  100% zamani evde bir arada calismaya donustu. Cocuklarla birlikte iken ise odaklanmak gercekten cok zor. Ben internet ustunden guc bela ders vermeye cirpinirken kapiyi tiklatan cocuklar, yazarken sarilmaya calisirlar, "dur annem su da bitsin" dersem "sen bilgisayarini bizden cok seviyorsun" diye sitem ederler. Anlatmaya calisiyorum ozellikle iki kucuge, "bakin ben zaten bunlari yapiyordum ama bu sirada hepimiz kendi okullarimizda oldugumuz icin siz bunu gormuyordunuz, ancak simdi hepimiz evden calismak zorundayiz..." diye baslayan cumlelerle. 
Bunlar disinda onlarin da calismalari lazim ama bizim cocuklar bu gunleri coktan "tatil!!!" ilan ettiler bile. Gel de anlat onlara siz de artik "ev okullu" oldunuz ve egitim ogretim islerine evden devam etmek zorundayiz diye.

Zor gunler vesselam...
________________________

Ispanyol Gribi

Bu arada sasirdigim bir konu Ispanyol gribi hakkinda neden daha once birseyler ogrenmedigimiz. Bu konuyu oglum Selim burada 7. sinifta sosyal bilimler dersinde iken islemisti ve konu ilgimi cekmisti. Az bir internet arastirmasi yapmis ve Ispanyol gribinin 1918'li yillarda pekcok insanin -yine global pandemik seklinde- olumune yol actigini, zamanin Osmanli Devleti'nde de 6-7 bin civarinda olume neden oldugunu ogrendim.

Sasirdigim hastalik degil ancak boylesi onemli bir bilginin bize derslerde tarih vs derslerinde neden hic okutulmadigi. Hani okutuldu da ben mi bilmiyorum desem o da olamaz cunku her ne kadar niversitede olmasa da (pilim o kadar dayandi demek ki) genelde iyi calisan bir ogrenci oldum.

Belki bundan sonra ogretirler, ne dersiniz?

17 Mart 2020 Salı

Corona gunlerinde cocuklu hayat

Tanistirayim efendim sizleri bizim Ibrahim Bey ile, nam-i diger "yeni bebek"; artik 6 bucuk yasinda yeni'ligi falan pek kalmadi ama yeni bebek etiketi ile pek birseyler yazmamisim, Ibrahim'i pek yazmamisim bu nedenle tekrar tanistirayim istedim sizleri.


Ibrahim evimizin en kucugu, ogluslarin da en kucugu, e haliyle de en simarigi. Bakmayin simarik dedigime, hani kucukler simarik olur ya ondan, yoksa simardigini farkeder farketmez duzeltir kendini. Empatisi coktur ve bana da tatliya oldugu kadar olmasa da cok duskundur.

Dun Corona gunlerinde hem hareket olsun hem oyalama olsun hem dogada neler oluyor diyerekten yuruyuse ciktik Ibrahim, Kerem, ve ben. Yaklasik 3 km kadar yurumusuz, donerken biraz mizildandilarsa da bekledigim kadar bir tislama olmadi. Hem muhabbet hem kesif biraz yuruyus biraz kosus derken baktik yuruyup gelmisiz bile. Iyi geldi bu yuruyus onlara da bana da... Bu sirada bir gozlem etrafta ailelerin Corona gunlerinden dolayi hep birlikte kendilerini bizim gibi disariya e gidecek yer kalmayinca da yuruyuslere vurmasiydi. Etrafta aileler grup halinde yuruyorlar.Genelde insanlari tek tek yuruyup kosar gordugumuz icin bu pek ilginc bir resimdi dogrusu.

Corona gunlerinde cocuklarla ilgilenmek ayri bir mesele zira internetten uzak tutma cabasi ve ayni zamanda okullarindan geri kalmasinlar diye ders calistirma cabasi hepsi bir arada. Malesef okullarimizin verdigi kaynaklar hep internet ustunde kaynaklar oldugu icin ben de ayrica basili kaynaklar arastirma, ya da internet ustundekileri basarak cocuklari kalem ve kagida yonlendirme cabasina girdim ki bu onlari  internette oyalayip gecmek kadar kolay degil.

Doga yuruyusleri ozellikle ah o cicek de ne bu bocek de ne ilginc vs. seklinde renlendirilebilir ki cocuklar bu sekilde iletisime cok aciklar zaten. Birlikte kitap okuma seanslari, hava da guzelse bahcede, balkonda ya da baska bir acik havada da guzel oluyor. Yine birlikte -ya da kardesler kendi aralarinda- spor, top oynama gibi aktiviteler yapabilirsiniz; acik hava hem size cocuklariniza iyi gelecektir.




Ev icinde birlikte kek borek yapabilir - bu tarz aktiviteler cocuklarin (kiz-erkek ayrimi olmaksizin) her daim hosuna giden aktiviteler oluyor hem de birseyler ogreniyorlar. Ornegin bizim evde artik pankekleri Kerem yapiyor denebilir. Ya da sanatsal aktiviteler ip baskisi, patates baskisi, origami gibi de hem sizin hoslanabileceginiz hem de cocuklarin hoslanabulecegi aktiviteler olabilir. Internet disinda ne yapabilirim diyenlere gozlerinizi kapatip cocuklugunuza donmenizi ve sizler vaktinizi nasil geciriyordunuz bir hatirlamanizi rica edecegim. Kendi cocuklugunuz size en guzel fikirleri verebilir bence. Ben tek cocuk oldugum icin kardesli aktiviteler konusunda pek anilarim yoktu ama evde kendi kendime pekcok sanatsal ve yazinsal etkinlik yapardim, bunlar hala ornek oluyor anneligimde de.

Simdilik benden fikirler bu kadar; onerileriniz varsa beklerim!

16 Mart 2020 Pazartesi

Histeri gunleri (bir diger sekli ile Corona gunlerinde yasam)


Ne yazsam, neresinden tutsam, nasil baslasam bilemiyorum, ama bildigim birsey var ki o da toplumca - ve hatta dunyaca- histeri gunleri yasadigimizi soyleyebilirim.

Virus abartildi mi abartilmadi mi, alinan onlemler cok mu fazla cok mu az tartismasina girmeyecegim ancak alinan onlemlerin insanlari yatistirmaktan ote daha cok panige ittigini gozlemliyorum.

Suyun bu yakasinda, Turkiye'deki gibi okullar tatil oldu -cocuklar icin- benim calistigim da dahil cogu universite derleri internet ortamina aldilar, ogrencileri yurtlarindan cikardik evlerine gonderdik, biz hocalar yuyuze olan dersleri bir sekilde internet ustune almaya ve bunu "cok mutlu" bir sekilde yaptigimiza inandirmaya calisiyoruz ogrencileri. Onun da tabii ki ayri zorluklari var, sinifta paylastiginiz herseyi bir anda internet ortamina almak oyle kolay is degil ama ugrasiyoruz bir sekilde.

Ayni zamanda evde de cocuklari nasil oyalayalim, derslerinde kopukluk olmasin, Tv'ye oyunlara takilmasinlar diye onlarla planlamalar yapmamiz lazim. E malum sosyal destek de olmayinca cocuklarin herseyiyle de biz ilgileniyoruz.

Bizimkiler kucuk detaylar, ancak buyuk resimde isletmeler, kucuk isletme sahipleri, gundelik is yaparak gecimini saglayanlar nasil gecinecekler dusunceleri var; bir yandan toplumun -ozellikle Amerikan toplumunun- panik halinde marketlere kosturmasini izlemenin getirdigi bunalim var, var da var.

Ancak gordugum, dunyaya kazik cakma mentalitesi ile yasadigimiz gercegi... "Hey!" diye bagirmak geliyor icimden, "o ya da bu sekilde olecegimiz gercegi zaten yanibasimizda iken bu yeni bir habermis gibi davranmak neden?" Evet, elbette ki onlem almayin demiyorum ama bunu bir panik havasinda yasamak pek de yersiz geliyor bana ki su anda bulundugumuz eyalette (Maryland)  Covid-19 vakasi 37 ve henuz bir olum olmadi. Onlem almak elbette ki sonradan ah vah etmekten iyidir ancak, bu onlemler insanlari panige ve histeri ile davranmaya yoneltiyor malesef...

Bu histeri gunlerinde cocuklarin akil sagligini yerinde tutmak amacli panik olmamaya calisiyoruz bizler de. Cunku cocuklar  bu virusten cok, ailelerinin nasil bu gunleri gecirdiklerini animsayacaklar buyuyunce. Ornegin Cernobil benim kafama kazinmis durumda, o zamanlar okullarda dagitilan findiklari yemememi tenbikleyen annemin, eve cay sokmayan ailemin panigi ve o panigin getirdigi "radyasyon korkusu" hala canli zihnimde. Ve belki de bu nedenle hastaliklara karsi simdi simdi degistirmege calistigim hastalikli bir iliski olustu icimde.

Coculari marketler goturmemege calisiyoruz zira marketlerin hali beni bile depresyona sokarken cocuklar nasil etkilenmesin?

Histeri'nin ornekleri marketlerden cektigim fotograflar:


Fotograflar bunaltici olsa da hayat devam ediyor, bahar geliyor... Baharin izlerini kovaliyoruz bu gunlerde cocuklarla. Topluluklardan uzak, arka bahcemizde daha cok vakit gecirir olduk.

 
Ve elbette bugunlerde yapilacak en guzel sey kitaplara siginmak diyerek dun kutuphanemiz kapanmadan once bol kitap aldik kutuphaneden, market alisverisindan daha da cok hatta -insanlar kutuphaneyi de yagmaliyordu bu arada! Biz de alabildiklerimizi aldik aradan:


Ben de okudugum klasikleri bir daha okuyayim dedim bu vesile ile:



Yazinin anafikri: Panik yapmadan, onlemimizi alalim, sakin olalim - lutfen toplum akil sagligimiz icin!

Anafikrin anafikri: Bugunleri histeri seklinde degil cocuklarimizla birlikte guzel vakit gecirebilecegimiz, degerli anilar biriktirdigimiz bir sekle donusturelim, mumkunse... 

Saglikla kalin!

4 Mart 2020 Çarşamba

Bir baska "dunya" yok (henuz, bildigim kadariyla)...



Planet Earth First signage sticked in gray post outdoors

Bu aralar cevre ile ilgili konulara fena halde takmis durumdayim. Bilimsel bilgilerle kafa karistirmak istemiyorum ama bilimsel verilere bakilirsa (NASA nin konu ile ilgili birkac yayinini okuma firsatim oldu) dunya alarm zillerini coktan calmis durumda ve biz israrla duymamaktan geliyoruz.

Bilimsel verileri gectim, su cikardigimiz coplere, kullandigimiz plastige, yenilenemeyen enerjilere, hergun daha da degistigini farkettigimiz iklime, et endustrisine, yani etrafimiza dikkatli bir bakis atmak yeterli dunyanin cigliklarini duymak icin.

Olay cok boyutlu aslinda ama ben sadece bir tanesinden bahsetmek istiyorum (simdilik).

Birincisi tekstil urunlerinin, ozellikle de "ucuz ve hizli moda"nin olusturdugu kirlilik. Ikincisi de et endustrisinden kaynaklanan kirliklik.

Ucuz ve hizli moda, ozellikle H&M, Zara, vb firmalarin baslattigi ama Turkiye icinde de benzer Turk versiyonlari olan, gorunuste guzel ancak kalitede ve dolayisi ile pahada hafif olan urunleri kapsayan bir konsept. Problem ucuz ve guzel gorunuyor diye, normalde hic ihtiyacimiz olmayan urunleri almamiz ve kiyafet dolaplarimizi doldurmamiz. Sonra bu giymediklerimizi ne yapiyoruz sorun burada.

Image result for cloth collection bin near meAmerika'da bu surec soyle isliyor; giymediklerimizi biz genelde ya Goodwill, Salvation Army gibi ikinci el urunler satan magazalara, ya da sagda bir resmini gordugunuz kiyafet kutularina veriyoruz. Sonra verdiginiz kiyafetlerin genelde kaliteli olanlari bu ikinci el magazalarda satiliyor. Ve bu ikinci el magazalarindan her cesit gelir grubundan insan alis veris ediyor -ben sahsen cok seviyorum ikinci el urun alip kullanmayi, cunku bir yasanmislik bir ruh var gibi geliyor bana. Ayrica dunya'ya da katkida bulundugumu dusunuyorum bu sekilde.

Ancak bu ucuz ve hizli moda'nin urunleri pek kaliteli olmadigi icin genelde ikinci el olarak satilma degeri tasimiyor. Zaten bu magazalara verilen urunlerin yalnizca %20'si tekrar magazada satiliyormus, %80 i ise , bu kiyafet kutularindakiler gibi 3. dunya ulkelerine ya bagislaniyor ya da satiliyor. Biz "oh kurtulduk, iyi de bir is yaptik" diye sevinirken, 3. dunya ulkeleri bu kiyafetlerin ancak belki %20'sini kendi standartlarinda kullanabiliyor ve gerisini, malum copler gibi yakiyor, evet yakiyor....

Peki bu kiyafetlerin cogunun polyester ve diger plastik urunu sentetik liflerden olustugunu dusunurseniz, bu kiyafetler yakildiginda ne gibi bir kirlilik olusturdugunu anlayabilirsiniz. Yani plastik gibi bu kiyafetler de dogada kaybolmuyor, ya da kaybolmasi 200 yil gibi bir zaman aliyor. Bu endustri dunyayi kirleten endustriler arasinda ilk uc sirada yer aliyor, yani konu oyle kucuk bir detay degil.

Bu bizim tarafimizdan sorumlu oldugumuz kismi, olayin bir diger boyutu da uretici tarafi var. Ornegin pamuk yetistirilirken harcanan su miktari  ve ilac ve gubre kullanimi cok cok fazla. Tedarik zincirinin bu boyutunda da yapilmasi gereken cok sey var.

Turkcesi var mi bilmiyorum ama Ingilizce ile arasi biraz iyi olanlara bu kitabi oneririm, anlamak ve farkindaligimizi artirmak acisindan. Konu ile ilgili bilgi veren pekcok web sitesi de var. Yeter ki arastirip, ogrenmek isteyelim.

Ogrendik de ne olacak diyenlere, igneyi kendime batirdigim sekli ile anlatayim. Ben alisveris, ozellikle kiyafet alisverisi aliskanliklarimi degistirmeye calisiyorum.

Sadece begendigim icin birsey almamaya, aldigim kiyafetin sentetik icerik tasimamasina, aradigim seyi oncelikle ikinci el magazadan bulmaya, cocuklarima da ayni bilinci asilamaya, giymedigim kiyafetleri giyecek bir arkadas- akrabam var mi diye sormaya ozen gosteriyorum ilk etapta. Simdi ise once 6 ay sonra bir yil kendime hicbir kiyafet almama "meydan okuma"si yapiyorum. 6 ayin 2 ayi bitti bile ;)... Ve ayni zamanda etrafimi da bu konuda bilinclendirmeye calisiyorum. Kendi kendimize yaptigimiz seyler, iyi -guzel ama cevremizde de bir aksiyon olusturabilmemiz lazim.

Var misiniz?

26 Şubat 2020 Çarşamba

Bu dunya benim memleket



shallow focus photo of clear glass globe table ornament

Baris Manco'nun bir sarkisi vardir "hemserim memleket nire? bu dunya benim memleket" diye. Ben de sarkinin ozundeki gibi "Bu dunya benim meleket" diyenlerden oldum. (Bu arada bu sarkinin sozlerini dikkatle dinledim yillar sonra bu yaziyi yazarken, ne guzel yazmis Baris Manco, simdilerde var mi acaba suya sabuna dokunan sarki sozleri?)

Nereden mi cikti bu konu? Hep vardi aslinda. Neresinden tutacagimi bilemedim simdi yazarken ama dunyanin her yerinde calisma olanagim olan bir meslegi yapiyorum. Bu nedenle de gocebe ruhlarimiz biraz sikilinca "suraya mi tasinsak, burada mi yasasak" gibi secenekler olusturuyoruz kendimize. Yine boyle bir donemde iken kendi kendime sordum niye kendi ulkeme gitmeyi dusunmuyorum ne bu "haymatlos"luk hali diye. Sonra kendimi gercekten de hicbir ulkeye ait hissetmedigimi farkettim.

Evet Turkiye'liyim dogustan, ama  ulkeden ayrildigimda yil 2003, ben 23-24 yasindaydim.O zamandan beri 17 yil gecmis, memleketim sadece alnimin cizgilerinde ve bazi aliskanliklarimda kalmis eski bir yazida belirttigim gibi. Simdi kendimi bazen Amerikali, bazen Turkiye'li, bazen Avrupali, bazen Orta Dogulu, cokca da haymatlos hissediyorum. Amerika'ya yerlesmemin dorduncu yilinda soyle dogdugum topraklara hasretle soyle bir yazi alintilamisim, o zamanlarda ozlemim varmis demek ki. Gariptir ki o ozlem hemen hemen hic kalmadi artik. Bunu iyi ya da kotu bir durum diye yazmiyorum ama bu hal iste, bir yere ait olamama dunyaya ait olma hali insanin kararlarini ve hatta insan iliskilerini etkiliyor. Her an her yere tasinabilirim duygusu ile bir esya dahi almak istemiyorum cogu zaman. Eskiden nesnelere deger verir, onlari saklardim; simdi hicbir esya bir "hatira" niteligi tasimiyor benim icin cunku her tasinista birseylerden kopmak belki sifirdan baslamak ve bu nedenle hicbir esyaya bagli kalmamak cok olagan oldu.Sosyal iliskilerim de belli bir samimiyetin otesine gecmiyor, o esigi gecmiyor- gecirmiyorum. Bu blogda belki cok daha fazla sey paylasiyorum bir arkadasla paylastigimdan.

Bu hal cocuklari da etkiliyordur muhtemelen. Merak ediyorum onlar kendilerini nereye ait hissediyorlar? Iki kulturluler aslinda ama her sabah Amerikan devletine ve bayragina baglilik yemini ile basliyorlar ornegin okuldaki gunlerine -bizim "and'imiz gibi, ama o da kaldirilmis galiba?  Sordugumda Turkish- American'iz diyorlar ama hicbir zaman Turkiye'de yasamayi dusunmuyorlar -e malum anneleri ait hissetmeyince cocuklar ne yapsin diyebilirsiniz, ama ben Amerika'ya da ait hissetmiyorum onlardan farkli olarak. Iki-kulturlu cocuk yetistirme durumunu baska bir yazida ele alirim belki ama tam da "baska bir ulke"nin gundemde oldugu bu gunlerde onlarin da terazileri sasar mi diye dusundugum icin -ya da tam tersi onlar da dunya insani olurlar- cocuklar da elbetter hep aklimin onemli bir kosesinde.

Sevgili okuyucu ozur diliyor ve bu karisik yaziyi buraya kadar okudugunuz icin tesekkur ediyorum. Cidden karisik bir yazi oldu, kafam gibi; oysa baslangicta vardi bir hedefim... yani okuyup da "anafikir ne" diye sorduysaniz kendinize, kusura bakmayin, anafikir yok. Neyse bugun de boyle olsun!


21 Şubat 2020 Cuma

Kahve bahane, kahve sahane!




white ceramic mug and saucer with coffee beans on brown textile 



Maksat kahve icmek pek tabii ki!

Kahve ile ilgili bir yazi okurken "e benim neyim eksik ben de kahve ile ilgili bir yazi yazayim" dedim, cunku kahve ile ilgili her konuda ahkam kesmem gerekir diye dusunuyorum. Cunku kahveyi seviyorum, yani oyle az buz degil, gunde en az bir 3 bardak (su bardagi mi diyoruz buyuk kahve fincanlarina? ) icer, gune de kahve ile baslarim. Tabii benim bahsettigim filtre kahve, Turk kahvesi degil. Turk kahvesini guzel yapamadigim, Turk kahvesinin en guzel hali Turkiye'de icilir diye dusundugum icin o ise girismiyorum bile. Hatta bu ise o kadar onem verdim ki bir ara kendi kahve tanelerimi kavuracak kadar ileriye gitmistim, simdi sadece ogutmek yetiyor. 

Bir ara cok kahve ictigimi dusunerek kahve yararli mi zararlari var mi diye arastirmaya koyulmustum ki okuduklarim asiriya kacmamak takdirde (ki bu 5 bardak kahveye, yani 400 miligram kafeine denk geliyor) kahvenin sagliga yararli oldugunu gosteriyor.
                            Image result for but first coffee 

Soyle ki "olculu" kahve icmenin sagliga pekcok yarari oldugunu bulmus arastirmacilar. 2017 yilinda British Journal of Medicine'de yayinlanan bir arastirmaya gore olculu kahve icenler icmeyenlere gore daha az kalp krizi ve felc gibi hastalik risklerine sahip. Olculu kahvenin en iyi etkisi ise tip 2 diyabet, Parkinson's, ve siroz ve karaciger kanseri gibi hastaliklara karsi koruyucu bir ozellik tasimasi. Ornegin gunde 5 bardak kadar kahve icenlerin hic icmeyenlere gore tip 2 diyabete rastlama olasiligi %30 daha dusukmus. Pek tabii bu kahvenin antioksidant ozelliginden kaynaklaniyormus.Ancak bu calismanin sonuclari, hamilelik gibi durumlar icin gecerli degil (yani aman hamile iseniz yazima aldanip kahve iceyim demeyin! ).

Yalniizzzz, bu arada Turk kahvesi sevenlere kotu bir haberim var. Bir baska arastirma da gosteriyor ki kahveyi nasil yaptiginiz kolestrol seviyenize etki yapabiliyor. Bu arastirma, malesef, gosteriyor ki Turk kahvesi, Yunan kahvesi, Iskandinav kahvesi (bu da nedir diyenler icin burada bir tarif mevcut), ve Fransiz basma usulu kahveler gibi kaynatilarak yapilan kahveler LDL yani kotu kolestrol degerlerinizi arttirirken HDL, iyi kolestrol degerlerinizi dusuruyormus. Yani isin ozeti Amerikan emperyalizmi kahve alaninda da gecerli (hani Americano kahvenin filtre kahve oldugu dusunulurse) diye bir espri kondurayim bu kotu haberin uzerine.

Ve yine yani 3-5 bardak filtre kahve icin belki ama, Turk kahvesi 1-2 ile sinirli kalsin diyelim o zaman. Su guzelim goruntusu, ve de 40 yillik hatiri olan kahvemizi bir LDL yuzunden silip atacak degiliz elbette... (sonradan yorum: bu da atin olumu arpadan olsun kivaminda bir cumle olmus!)

                             Image result for turk kahvesi

Boylesi bilimsel bir yaziyi da nasil biterecgimi bilemedim birden. O zaman size filtre kahve etkisinde, guzel bir gun diliyorum. Simdi bir bardak kahve icelim hadi bu yazi ustune!