Pages

30 Mayıs 2007 Çarşamba

Dur; bir mola ver...

Selimin havuz sefasi-sadece gercekler

Aslinda Selim ve ben havuz sefasi yapiyorduk gecen hafta, yanimizda yuzme elbiselerimiz olmadigi icin ben girmemeyi tercih ettim havuza. Zaten kendimi yuzme havasinda hissetmiyordum. Ama Selim varya Selim o tam havasinda idi. Hareketliliginden, saga sola kosturmasindan bunu kolaylikla sezebilirdiniz. Baba ben giriyorum elbiselerimle, dayanamiyorum havuzun cazibesine artik dedi. Havuzda yeni temizlenmis taze taze yani :) Sonra cocuklar icin ayrilan bolume gitti ve birakiverdi kendisini o berrak sularin icine. Balik gibi bir o tarafa bir bu tarafa yuzdu. Derler ya anasinin karnindami ogrenmis diye tam oyle. Mubarek goren Amerikan yuzme takimindan zanneder. 100 tur attiktan sonra yoruldum baba, artik gidelim dedi. Karnida acikmis ve ayni zamanda susamis tabiki. Ve tam eve donerken, annesi gordu bizi ve gerisini biliyorsunuz... Bu havuz sefasi aramizda kalsin sakin annemize soylemeyin. Gercek budur, diger hikaye annemizin canini cekindirmemek icin. sssss....

anneee, annee, anneee...

Diye bagiriyor Selim bey bu aralar. Oyle bir panikle sesleniyor ki boyle, bazen hatta kiziyorum icimden "yeter be yavrum" diye...
Niye boyle yaptigini cozebilmis degiliz yalniz, sesleniyor da bakmiyor muyum da boyle dikkat cekmege calisiyor, yoksa boyle soylemek hosuna mi gidiyor bilmiyorum. Ilk secenegin olmamasina ozen gosteriyoruz, bize seslendigi zaman hemen ona cevap vermege gayret ediyoruz ama cidden anlamiyorum boyle israrci bir sekilde "anne, anne, anne" diyerek seslenmesini.
Hatta ben okula giderken de arkamdan boyle seslenince benim icin de oyle bir zor oluyor ki gitmesi anlatamam...
***
Selim'in cildi cok hassas, bir yere carptigi an kizarip morariyor. Simdilerde de pisik problemiyle muhatabiz, krem, pudra herseyi deniyoruz ama cani coook yaniyor, hatta banyo yaparken bile agladi baya; uzuluyoruz tabii :(((
***
Banyo yaperken dedim de banyoda yeni bir adet cikardi, su doktugumuz aleti alip kendine su dokuyor, dokerken de oncelikle suyu agzina dogru dokup icmege calisiyor. "igggk" demeyin, temiz suyla yapiyor bunu :)
***
Bu arada, bu aksam anlamis durumdayim ki Masallah cidden "selim" bir cocuk bu Selim.
***
Artik iyice azaltmis olsak da emmege devam ediyor, bu yuzden midir bilmem normal sut tuketimi cok fazla degil, nasil arttirsak ki?
***
Bu yeni uyku duzenine alisti baya Masallah; artik duzenli olarak aksam 8de, ve hatta bazen 7:30'da, yatiyor; sabah 8 civari uyaniyor. Yattiginda hala uc-bes dakika arasi mizildiyor ama insanin icini buracak kadar cok surmuyor bu. Tavsiye olunur ;)
***
Arabalarin yaninda trenleri de cok seviyor artik :)
***
Sincaplarin arkasindan kosuyor devamli; sincaplar oyun bozanlik edip hemen agaca tirmaniyorlar ama :(
***
Daha cok yazmak istiyorum ama aklima gelmiyor :(((
Yarin babasi okulda olacagi icin tum gun Selim'le bizi bekliyor, yeni maceralarda gorusmek uzere...
***
Bu da nostaljik bir kucukluk fotosu :)

Karisma bana!

"Yasam tarzima, dusunceme ve bana karismaaa!"
Diye bagirmak geldi icimden sevgili Koyubeyaz'in sayfasini acip da ona yazilanlari okuyunca, ve hatta okuduklarima inanamayip tekrar okudugumda...
Bir insan, bir digerinin dusuncesine katilmiyor olabilir, katilmak zorunda da degildir zaten, begenmiyor da olabilir, bu da kendinin problemidir, buna da tamam. Amma velakin onu bu yuzden elestiremez, ona bu yuzden karisamaz, kendinde mudahale hakki bulamazzz...
Ben sahsen boyle dusunuyorum.
Ve kendi iliskilerimde de boyle mudahaleci bir tavirda olmaktan uzak durdugum gibi, bana bu sekilde karismaya calisanlarla da iliskimi tamamen kesiyorum, benden uzak olsun mumkunse...
***
Turkiye'de oyle boyutlara gelmis ki bu mudahaleci tavir, anlamak ve insanlara anlatmak bile mumkun degil malesef.
Dusunuyorum, birgun cocugum buyudugunde yasamayacak olsa da vatandasi oldugu memleketteki insanlarin birbirine olan tahammulsuzlugunu, saygisizligini, "biz" ve "onlar", "siyah" ve "beyaz" ayrimciligini gorup ne diyecek?
Gulup gececek mi, ardina bakmadan kacacak mi?
***
Bu aralar bu toplumsal "dengesizlige" fena halde takilmis durumdayim...

25 Mayıs 2007 Cuma

benim havalarim...

Firtina ve yagmur dolu gunler yasiyoruz bu aralar.
Her ne kadar dunku firtina arada korkutsa da insani, bugunku yagmurlu ve burasi icin bu zamanlarda pek de normal olmayan cok sicak olmayan havalar beni mutlu ediyor.
Dunden beri devam eden basagrim ornegin bugun biraz disari cikip yagmurlu ve serin havayi icime cekmemle daha iyilesti. Oysa ki sinizutsel bir basagrisiyla uyanmistim. Bir de alisveris yaptim, arkadaslarima hediye aldim. Bir dogumgunu, iki hoscakal hediyesi... Tabii bu da iyi geldi.


Her ne kadar alisveris yaparken sikilsam da baskalari icin birseyler baktigimda ya da ev esyasi baktigimda durum boyle degil. Bir de aklimdakini buldugum zaman hemen alirim, cok dolasmam. Ama bulamazsam sorun oluyor iste.
Dunku firtina korkutmustu ama gercekten de insanin insana yaptigi kotulukler dusunuldugunde bu tip olaylar yaninda hic kaliyor.
Sebo calisma masamin yerini degistirdi, her ne kadar ona itiraf etmesem de boyle iyi oldu sanirim, direk karsimda bir pencere var ve pencereden yagan yagmuru seyredebiliyorum. Kotulugu, onceden masanin cekmecelerinin onune sandalye koyup Selim bey'in karistirmasini engelleyebiliyorduk, simdi ise yapamiyoruz beyefendi uyanir uyanmaz dogruu benim masanin cekmecelerine kosuyor, karistirmak cok cekici geliyor olmali.
Karistirmak denince aklima kuzenim geldi. Benden alti yas kucuk kuzenim Cagdas bey, kucukken bizim eve geldiklerinde dogru benim odama kosardi. Hemen kitaplik+ calisma masasi olan dolabimin cekmecelerini acip ne var ne yok bakar, kullanmadigim seyleri kendisine vermemi beklerdi. Biz de buyuklerin birseyini almak yeni birsey almaktan daha buyuk bir sevinc kaynagi olurdu. Teyzelerimin kullanmis oldugu birseyi vermeleri beni cok sevindirir, cicigini cikarincaya kadar neyse o kullanir, kullanmakla da kalmaz saklardim. Gecen gun oyle bir teyzemin universite zamanindan kalma kalemi buldum burada bir yeri toplarken. O kalemi kullandim, kullanmakla da kalmamis buralara kadar getirmisim. En sonunda attim, bu kadar saklamanin anlami yok diyerek :). Ben benden buyuklerin esyasini kullanmayi ne kadar sevdiysem Cagdas da benim esyalarimi o kadar seviyordu.
Zaman ne kadar degisti, simdi birisinin birseyini kullanmak ne yazik ki gurur kirici bile sayiliyor.
Oysa Cin'de de bir buyugun esyasini kullaniyor olmak cok iyi gorulen birseymis. Soyle ki eski zamanlarda cok bebek olumleri varmis. Bir buyugun bir seyini giymek, esyasini giydigin kisi gibi buyuyecegin dusunulerek iyi sans olarak dusunulurmus. Cin'li hocamdan duydugum bu gelenek hala gecerli mi bilmiyorum tabii.
Neyse, nereden nereye geldim; kafam biraz daginik galiba :)))

Not: Bulutlu hava fotografi Boston'dan...

24 Mayıs 2007 Perşembe

Unutulmayacak bir ani :)))

Dun, aslinda tehlikeli ama o an icin daha cok komik oldugunu dusundugum bir olay yasadi Selim.
Dun, Selim'in babasiyla evde kalma gunuydu, ben de okuldaydim. Okulda calismaktan buladigim icin normalde yaptigim gibi bes bucuk alti civari cikmak yerine uc bucuk gibi erken cikmayi tercih ettim.
Su anda bulundugumuz sitenin girisinde hemen sol tarafimiza, hem posta kutumuz, hem sitenin jimnastik merkezi, onu arkasinda da havuz bulunuyor. Herneyse, ben arabayla siteye girdim ve ilerlerken Selim'le babasinin havuz tarafindan gelmekte oldugunu gordum. "AAA dolasmaya cikmislar..." diye dusunurken, bir de bakayim ki Selim bastan asagi kiyafetleriyle birlikte sirilsiklam!

Hemen durdum kapiyi acip, aaa ne oldu boyle, yoksa...? derken ben babasi "evet, Selim havuza dustu!" dedi!!!
Neee, nasil oldu falan derken, evde konusalim dedik ve hemen eve gittik. Selim bu arada saskin saskin bakiniyordu.
Allah'tan ki cocuk havuzuna dusmus.
Oyle bakiyordu, birden havuza daldi dedi babasi, o arada da Selim bizi dinliyor "daldii" gibisindan birseyler dedi Selim de.
Ama her ikisinin de islanmis halleri, Selim'in ve babasinin saskinligi, gulsen mi aglasan mi durumlari gormege degerdi dogrusu!
Hemen kiyafetlerini cikarip banyoya soktuk Selim'i.
Oglumuz cok ama coook hareketli, bir an bile gozden ayirmaya gelmiyor...
Boyle de bir ani oldu bu!

23 Mayıs 2007 Çarşamba

Hal hal, ucurtma va cocukluk anilari...

Vintage'in blogunda sunu gordum ben ve aklimi tutamadim kafatasimda, uctu, uctu... Uzuuun zamandir kendi kendime bu hal hallardan -yani adi halhaldi degil mi? biz oyle derdik de kucukken- bulma, buldugum an da alma cabasi cindeydim, ama nerdeeee yok bir tane bile :(((.
Ben kucukken, ya da bizim nesil diyeyim, bu halhallar cok cok cok modaydi. Bir donem sokakta oynarken ayagimda bu hal hali cevire cevire kosturusumu hatirliyorum. Cok saglam birseydi benimkisi, hergun sokakta oynamaya, o kadar kosturmaya baya dayanmisti.
Bir de leblebi tozlari vardi hatirladigim o donemden.
E tabii top ve ucurtma hastaliklarim.
Her baharda mut mut mutlaka babamla ucurtma yapar, evimizin arkasindaki tek tuk zeytin agaclarinin bulundugu acik alanda ucururduk. Hos ben gerci ucurmasindan cok babamla ucurtma yapma merasimini severdim daha cok.

Kargilar -kargi ne demeyin sakin, aciklayamam :)- ozenle toplanir, ucurtma yapilacak sekilde kesilirdi; bir yandan parlak kaplama kagitlari alirdik bakkal ya da kirtasiyeden ucurtmamiz icin, kuyrugu icin yine o kagittan ya da farkli kagitlardan kullanirdik. Cok cok cooook guzel olurdu babamin yaptigi ucurtmalar...
Ne zaman ki -hatirlar misiniz bilmem- kartal ve supermen seklindeki naylon ucurtmalar cikti, mertlik bozuldu, biz yine bir donem ucurtma yapmaya devam ettik ama sonradan cikan ucurtmalar hic birlikte yaptiklarimiz kadar keyifli olmadi. Bu ucurtma olayini gecen gun Selim'le oyuncak reyonunda gezerken gordugum cesitli, renkli ama ille de naylondan -ya da nayon bez karisimi bir materyalden olan ucurtmalari gorunce animsadim.

Bizim ucurtmalarimiz baska bir guzeldi.
Bir de bunu yazarken animsadim, cok duserdim ben kucukken oynarken sokakta. Dizlerim yaradan kabuk baglamis bir sekilde gezerdim hep. Eh tabii o yaralar gecerken yerine mutlaka yenileri eklenirdi. Zaten devamli kasidigim ve kabugu kaldirmak icin ugrastigim icin dizim yaradan kurtulmazdi.
Bir de yara kabuklarimi karincalara verdigimi ve onlarin bu kabuklari nasil tasiyip yuvalarina tasidiklarini izlerdim, kendi kendime onlari besledigimi dusunuyordum herhalde.
Ah cocukluk, ne guzeldi yaaaaa!!!

22 Mayıs 2007 Salı

...

Annem ve babam bu pozumu cok begendiler, babam bilgisayarinda masaustu resmi yapti hemen. Annemde bir icraat yok ama :(



Harvard'in cimleri boyle yolunur iste!



Mikrofonu almisim elime, bir de slow bir parca tutturmusum :)))

Ta ta ta taaaaam...

Sehir hayatina geri donus yasayacagiz; dairemiz bu apartmanin dokuzuncu katinda.
Yeni bir ev,
yeni bir is,
kendime yeni bir ben lazim ;)

(Yine) Baba'yi beklerken...

Gectigimiz ay sanirim cektigim bir videoydu. Bilgisayarimi karistirirken buldum, ve malesef organize olamamaktan dolayi cogu zaman kaybettigim icin, kaybetmemek icin buraya yukledim hemen.
Dikkat edilecek hususlar:
1. Selim'in ilk bastaki oynamasi. Bir ritm duymayalim hemen basliyor Selim bey oynamaya, bu yonu tamamiyle bana cekmis :)))
2. Arabamizi kisa sure diye sakatlar yerine parkettigimiz icin kapimiza polisin dayanmasiyla benim kamerayi mamerayi unutup apar topar cekimi sonlandirmam! Biz Selim'le oynarken oyle polis beyamca meger bizi izlemekteymis!!!

20 Mayıs 2007 Pazar

yaz-a-ma-ma donemleri...

Bu aralar yine o yaz-a-ma-ma donemlerindeyim sanirim. Icimden geliyor gelmesine de ya klavyeye oturunca baska oncelikler giriyor isin icine, ya da ne derler sevkim kaciyor, ne yazacagimi bilmez bir sekilde donuveriyorum iste.
Aslinda bu aralar sevdigim hicbir seyi yapamamaktan muzdaribim, eh haliyle de etkiliyor bu insani.
Herneyse, tasinacagimiz memlekete gittik geldik, evimizi tuttuk, yasayacagimiz yeri sevdik, eh biraz da gezdik ve donduk. Donerken farkettik ki aslinda burayi da cok seviyor-duk biz. Yani buradan oyle ardimiza bakmamacasina kacmiyor ama bir donemi kapatmak itibariyle ve belki birgun geri doneriz diyerek ne kadar oldugunu bilmedigimiz bir sure icin terkediyoruz. Ozellikle de son donem yagan yagmurlarla yesillenmis de bulduk burayi, ayrilacagimizdan midir nedir, bir baska guzel gorundu Dallas bize. Bir yandan da oglumuzun memleketi tabii, yeri her daim farkli olacak buralarin bizim icin.
Iste boyle, bundan baska su anda yazacak birsey bulamadigim icin noktaliyorum burada...

12 Mayıs 2007 Cumartesi


Biz gidiyoruz... Birkac gunlugune -yaklasik bir hafta- yokuz buralarda. Bu arada kendimize uygun bir ev bulmayi ve Sebo'yla da ilgili insallah guzel haberlerle donmeyi umud ediyoruz. Gelince bulusmak uzere ;)
*** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** ***

Annemin ve tum blog annelerinin "anneler gunu"nu kutlar; annelerimize sevgimiz ve ilgimiz yalniz bu gunde kalmasin, her daim onlari sevelim, kucuk surprizlerle gonullerini alalim derim ;)

10 Mayıs 2007 Perşembe

Yuppiii!!!


Yaaa ne ayip ettim ben! Sen sikintisini paylas da, sevincini paylasma! Olur mu boyle sey? Olaz tabii ki...
Mujdemi isterim: siki duruuuun ve iste birkac gun once data toplama islemini bitirdim ben!
Sagolun sizin manevi destekleriniz ve kocisimin de hatiri sayilir yardimiyla -aman hocam duymasin!, ama soylemistim ben hocama arastirma asistanina ihtiyacim var benim, bu boyle tek basima gitmez diye, :)))- birkac gun once bu isi bitirdim ben! Simdi datam modelime uyuyor mu, uymuyor mu diye bakiyor, ekonometrik analizlerini yapiyorum.
E bir de sonuclarimi neler buldugumu yazmasi var tabii ki, ona da basliyorum bir yandan! Anlayacaginiz bu isler oyle tami tamina bitmiyor hic ama bir ayagini -tekrar ediyorum: onemli bir ayagini- bitirmek beni buyuk olcude rahatlatti ve isin diger kisimlari icin buyuk olcude motive etti.
Nasil haber ama, guzel degil mi?

9 Mayıs 2007 Çarşamba

Uyku, Selim ve birkac foto...

Bebislerle ilgili bloglarda uyku konulari gecerken biz de Selim'e yeni bir uyku duzeni tutturmaya calisiyoruz bu aralar.
Selim ilk birkac ay kendi yataginda kendi kendine uyuyan bir bebekti. Daha sonra anakucaginda uyutmaya basladik (bknz). Anakucaginda uyumasi nispeten rahatti. Uyuyunca yatagina aliyorduk. 9-10. aylardan sonra ise bizim yatakta emerek uyumaya basladi. Bu arada gece emmelerine de devam ettigi icin yatarak uyudugunda bizim yatakta birakmaya basladim ben, ben gece kalkmadan yanimda emsin diye. Sonra da bu boyle suregeldi, Selim bizim yataga yerlesti, o uzulmesin, guveni sarsilmasin ve emmege de devam etsin diye Selim bizim yatakta yatmaga devam etti bu arada babamiz da salondaki divana gecti :))).
Bu boyle gitmez; bu sekilde uzadikca ileride daha da zorlanacagiz diye konusurken Sebo ile ara ara; artik geceleri uyanmak benim icin zor hale gelmege basladigi, her doktora gidisimiz de doktorun da "6 aydan sonra gece emmesine gerek yok" dedigi, ve Sebo'nun da "ben divanda yatmaktan biktim" diyerek isyan bayragini cekmesiyle Selim'i yeni bir duzene gecirmege karar verdik.
Oncelikle odamizi ayirdik, yatagini ve oyuncaklarini kendi odasina aldik.
Yatagina sevdigi hayvan resimleri olan (zurafa, fil ve at) nevresim takimini serdik, ustunde bakmayi ve ne oldugunu soylemegi sevdigi hayvanlarin ve cesitli resimlerin oldugu benim kucukluk batteniyemi, ve birkac kucuk yumusak oyuncagi da icine koyduk, ve yatagini ona cazip hale getirmege calistik. Hatta gunduz birkac defa yataginda oynattik.
Gece yatmadan once bir rutin tutturmaya calisiyoruz; gece icin altini degistiriyoruz -altini alirken ona birazdan emeceksin ve yatagina yatip ninni ninni yapacaksin diye onu olaya hazirlamaya calisiyoruz, emziriyorum -evet bizim Selim hala emiyor :)-, arkasindan babasina "iyi geceler, Allah rahatlik versin" diyoruz, odaya girerken "bay, bay" yapiyoruz ve Selim'i yatagina yatiriyoruz. Ondan sonra, hatta yatagina giderken mizildamaya basliyor Selim, yatagina yatirdiktan sonra "iyi geceler annecigim" diyerek onu opuyorum, gece lambasini yakaip odadan ayriliyorum. Cok yorgunsa 10 dakika, pek degilse 20 dakika agliyor, sonra uyuyor. Bu sekilde uyku saatini 8'e cektik, eskiden 11'e kadar uyumadigi oluyordu. Gece bir -ya da birkac kez- uyansa da miziklayip uyuyor tekrar.
Yani, bu sistem, masallah, simdilik iyi gidiyor gibi. Insallah Boston'a dort gunlugune gittigimizde de bozulmazsa, bu sekilde gider diye dusunuyoruz. Yani biz de Ingiliz sistemine basladik, gidiyoruz bu sekilde...
Selim'i hep evin icinde cekiyorduk, cocugun baska fotografi olmayacak diye artik yeni makinamizi da yanimdan ayirmiyorum, her firsatta; markette, arabada, oyun alaninda cekiyorum fotografini. Iste size ornekler:

Bugun babasiyla markette el ele gezdi Selim; market arabasinda cok fazla zaptedemiyoruz, kalkip etrafa bakmak istiyor bizim kucuk merakli. Ustunde de pembis tulumu; hatta "kiz zannedecekler :)))" dedi babasi, tulumumuzun renkli cizgileri var da kurtariyoruz oradan ;).

***
Simdiden cok calisiyor bizim oglan, coook :)))! Bakin nasil da elinde kalemiyle "cizz, cizz" yaparken uyumus Selimcik. Babasi da ogle uykusunu gecirmis mi ne, acaba???


Gecen cuma Selim'den iki ay buyuk bebekleri olan arkadaslarimizla once yemege gittik, sonra da bebisler enerji atsin diye doooogru parka. Eh bu arada anne de enerji atti tabii ki ;)!


Asagidaki bebek salincagindan korkuyor Selim, onu oturtmamizla yuzunde bir korku ifadesi beliriyor. Eh bu cocuk salincagi sevmeyecek derken, parktaki bu salincak imdadimiza yetisti; cok rahat gorunuyor oyle degil mi? Aslinda ben de oturacaktim ama firsat olmadi, gelecek sefere artik ;).


Burada da "inn, inn" yapti, araba surdu Selim ;).

***

Iste Selim'i korkutan salincak. Buyuyunce "bundan mi korkmusum ben?" diye sasiracak mi acaba Selim?

***

Burada en sevdigim olaylardan biri heryerde cocuklarin sikilmamalari ve anne ve babalarin rahat etmeleri icin cocuklara hemen boya kalemi ve defteri vermeleri. Selim de bu aralar boya kalemleri ve cizim olaylarina taktigi icin bu olaydan gayet memnun!

8 Mayıs 2007 Salı

***

tezimle ugrasiyorum* stres icindeyim* stresten dolayi -donem donem cikan sivilcelerim- artik yuzumde nihai bir yer etmege basladi* bu durumdan cok rahatsizim* ben de devamli bu sivilcelerle oynuyorum* yuzum haritaya donmege basladi* iyi bir sivilce ilaci, kremi, losyonu, vs. onerisine ihtiyacim var* proactive kullanmak istiyordum, kullanan birkac kisiden ciltte bagimlilik yaptigini duydum* artik istemiyorum* yani kisaca soruyorum bu konuda bir onerisi olan var mi?***

1 Mayıs 2007 Salı

(!)

Turkiye'deki siyaset haberlerinden ne kadar cok uzak kalmak istersem o kadar gelip beni kovaliyor gibi hissediyorum.
Uzak kalmak istiyorum cunku biktim yillardir bu ayni seylerin onumuze sunulup durulmasindan, biktim "koyun" yerine konulmaktan, biktim at gozlugu takanlardan, biktim kaliplarini asamayanlardan, biktim acik fikirli, acik bakisli olamayanlardan, biktim oy cigirtkanlarindan, biktim tum degerleri oyuncak haline getirenlerden, biktim su asker sevdasindan, biktim su tam topal demokrasi(!)den...
herseyinden biktim...
Bu yuzden susuyorum; dikkat ediniz susmak "bilmemek, anlamamak, duymamak, gormemek" anlamina gelmiyor!
***
Ama, yine de, yine de "umursamazlik" edemiyor ve Elif Safak'in yazdiklarini paylasmak ve keske demek istiyorum:
"Önümüzde gergin bir dönem var. Şu anda herkesin ihtiyacı olan şey sükunet iksiri içmek. Kahvaltıdan sonra bir kaşık. Sakin ve mütevazı ve barışçıl olmak zorunda bu toplumun her kesimi. Ve unutmamak şu basit gerçeği: Bu memleket hepimizin. Eğer bu toplumun iyiliğini, gelecek kuşakların selametini istiyorsak demokrasiye inanmalı ve kutuplaşmaktan, hamasetten, husumetten kaçınmak zorundayız."