Pages

31 Ağustos 2010 Salı

Biliyor musunuz?

Silly bands nedir biliyor musunuz?
Ben biliyorum.
Selim sayesinde :)


Selim yaz okuluna gitti bu sene. Oyun, spor ve cesitli aktivitelerin oldugu 4-5 yas cocuk grubunun katildigi bir yaz okulu.
Birgun eve geldi "ben de silly bands istiyorum" diye.
Istiyordun iyi guzel de nedir bu silly bands diye bir merak aldi beni. Iste cesit cesit sekilleri varmis, kola takiliyorumus, butun arkadaslarinda varmis, kiz-erkek herkes takiyormus... Neredeyse bir aydir dilindeydi de gecen hafta sonu girdigimiz bir magazada istedigi gibi dinazorlu hem de uygun fiyatli bulunca aldik... Bildigimiz paket lastiginin sekil verilmis hali... Pembe ve mor renkleri "eeewww" (oggk-boggk anlaminda ) diyerek ayrildi bir kenera konuldu kiz rengi diye, ve ilk firsatta bir kiz arkadasina verildi. Sonra da birkac tanesi takildi hemen...
Bu aralar fotografinin cekilmesini sevmiyor ya bizim abi oglumuz, sadece silly bandli bileklerini cekebildim ve de soyle bir poz:


*** *** ***
*** *** ***
Selim hakkinda cok yazamiyorum bu aralar; cunku itiraf ediyorum ki onun buyumesine, kendine has cesitli hareketlerine, tavirlarina, konusmasina, yorumlarina, kendi arkadaslari icindeki hareketlerine, zaman zaman tekrar kucuk Selim'e donusune ve gun icinde bu hallerin oyle hizli bir sekilde donusup gelismesine henuz alisamadim ben.
Hareketlerini nasil anlamlandiracagima, hangi kaliba koyacagima -cocuk mu buyuk mu genc mi yoksa bu dunyada dort bucuk yildir olan bir kucuk mu?- bilemedim bir turlu.
O yuzden yazamiyorum da...
Bazen bakip "bu karsimdaki benim oglum Selim mi?" diye sordugum cok oluyor...

Selim buyuyor ve bunu kabullenmem benim icin biraz zaman alacak galiba...

*** *** ***
Biraz once bloglarda bir dolastim da bir huzun dolu sanki... nostalji arayisi, huzun, ve bir tutam bunalim okudum sanki birkac yazida...
yanliz degilim...






Posted by Picasa

pek okunasi degil ama...

Havalar serinlemeye basladi derken yine hernasilsa cok sicak birkac gun yasiyoruz. Oyle bir sicaklik ki insan yandigini hissediyor gunesin isinlari altinda, mumkun oldukca disariya cikmamaya calisiyoruz. Disariya cikmamak da cocuklara iyi gelmiyor, cunku onlar kosup oynamak enerjilerini atmak istiyorlar. Sabah saatleri oldugu halde cir cir bocekleri otmeye basladi bile. Cir cir bocekleri bana hep sicak ve miskin Aydin yazlarini ve cocuklugumu hatirlatiyor.

*** *** *** ***
Bende hala bir tembellik hali mevcut. Bunun da nedeni bu sene duzgun bir tatil yapamayisimiz zannediyorum. Her ne kadar enerji depolamis bir sekilde yeni doneme baslamak istediysem de malesef bu sene de bunu yapamadim. Simdiden yorgunum ve bu ruhsal ve fiziksel yorgunlukla gozumde buyuyen bu donemi nasil gecirecegimi dusunuyorum. Gecirmek bir yana bir de buradaki "tenure process"deki 3.yil incelemesi var. Yani fakulte bu gectigimiz 3 yil icinde arastirma, ve ogretim alaninda nasil bir performans sergiledigim konusunda inceleme yapacaklar. Herseyin ustune bir de bu stres yuklendi yani. Oyle bir sikinti ki gogsumun sol yaninda baski hissediyorum zaman zaman.

Stressiz bir yasam istiyorum, bu kadar sikilmaya deger mi diyorum... Bazen calismiyor olmayi istiyorum, hem cocuklarla hakkini vererek ilgilenir, hem de yapmak istedigim hobilerimi de gerceklestirirdim...Oyle mi? Bu halde ne tam cocuklarla ilgilenebildigimi dusunuyorum, ne de calismamin hakkini verebiliyorum. 
Belki isi birakmadan da stressiz olmanin bir formulu vardir, ama su anda aklima hicbir olabilirlik gelmiyor...

24 Ağustos 2010 Salı

basliksiz...

blogumda yazmak istemedigim uzunca ve sancili bir hikaye benim, bizim anne ve babamla olan iliskimiz... mehter marsi seyrinde bir adim ileri uc adim geri seklinde ilerliyor...
bugun -yani dun- yine uc -ve belki de dort, bes- adim geriye gittik iste; isin kotusu artik bu gerilemelere sasirmaz oldum. keske bir kere de sasirtsalar beni.
bugune kadar, bugun de dahil, soyledigim hicbirseyi "duymamayi" ve "polemik" olarak etiketlemeyi tercih ettiler.
bu durumda nasil iletisim kurulur ki?

kurulmaz...

ne demistim? sancili bir hikaye... ve ben cok yoruldum...

22 Ağustos 2010 Pazar

Bugun hafif serin ve yagmurlu bir havaya uyanmak sonbahari ne cok sevdigimi ve ozledigimi hatirlatti bana.
Yavas yavas magazalarda sonbahar susleri esyalari da cikmaya basladi.
Evet, hazirim! Yaza hoscakal deyip, sonbahara, sari, turuncu ve kahverengi tonlarina, cesit cesit balkabaklarina, tarcin kokularina ve birazcik usumeye hazirim!

Fall Pictures, Images and Photos

20 Ağustos 2010 Cuma

Yabanmersinli kagitli kekler

Dun Selimcigim soruyordu "annecigim bluberrylerin Turkcesi ne?" diye...
Bilmedigimi soyledim, biraz da utanarak kendi kendime... ama takdir edersiniz ki bluberryler pek Turkiye'de tutekilen bir meyve turu degildir - yani sekiz sene oncesine kadar degildi...-. Ama bu sabah bir baktim ki yandaki linklerde "yabanmersini" diye birsey var, nedir bu yabanmersini diye tikladim ve taaaa taaaa.... bizim bluberryler yabanmersini olarak karsima cikti.
Bizde de kalan ve artik kullanmazsak bozulmaya yuz tutacak yabanmersinleri vardi. Cok besleyici oldugu icin cocuklarin yemesine ozellikle dikkat ediyorum.
Kek fikrini kullanarak ben de yabanmersinleriyle kagitli kek yaptim. Pisince mantar gibi gorunusleriyle benim cok hosuma gitti, bakalim siz de sevecek misiniz?

 

 
Posted by Picasa

19 Ağustos 2010 Perşembe

Asagidaki postta bahsettigim pizzayi yaptim, cok da guzel oldu...
Ne aci ki su anda bugunlerde yaptigim yazmaya degecek kayda deger baska birsey yaptigimi animsamiyorum.
Belki bugun birseyler cikar, kimbilir...
*** *** ***
Kerem uc-dort hafta oncesine kadar 10 gunluk antibiyotik kullanmisti kulak agrisi icin... Cildi cok hassa, bu nedenle sanirim antibiyotigin yan etkisi olarak yeast infection -mantar oluyor galiba- edindi. Yavrumun her altini degistirisimde cok uzuluyorum, neyse ki doktor kontrolumuzde doktor surmek icin ilac verdi de o biraz iyi geliyor gibi. Aslinda o taze cildine ilac da surmek istemiyorum amma velakin durumu gercekten ilac gerektiriyor... Sorry :(((

17 Ağustos 2010 Salı

bu aralar

Bu aralar su kitabi okuyorum. Once telefonumdan ilk belki 10-15 sayfayi ornek olarak okumus ve begenmistim , sonra kutuphaneden istettim. Populer bir kitapmis biraz bekleme suresinden sonra 14 gunlugune aldim kutuphaneden, cok okundugu icin zannediyorum suresini de uzatamiyorum hemen okuyup bitirmem lazim. Hos, gercekten akici oldugu icin 500 sayfaya yakin olmasina ve kitap okumaya sinirli vakit bulmama ragmen verilen zamanda bitirecek gibiyim.
Hikaye 1960'larin ilk yarisinda Missisipi'de geciyor. Hem zencilerin pekcok hak ve ozgurluklerini almaya calistigi yillar, hem de siyah-beyaz ayriminin gunluk yasamda cok sekilde kendini gosterdigi yillar ve mekanlar. Hikayenin detaylarina girmeyecegim ancak cok degil 40-50 yil once bu kadar derin ayrimlarin yasanirken, bugunlere gelis gercekten de bir basari olarak gorulebilir. Insanlarin bir digerini "oteki" ilan edip dislamasi, dogustan gelen haklarini kisitlamasi ne kadar kolay, bir o kadar da hala yasadigimiz bir durum. Turkiye dahil dunyanin pekcok yerinde bircok ornegi hala var malesef, keske olmasaydi....
*********
Hamur isleriyle yapma konusunda aram pek iyi degil -yoksa yemesine bayilirim tabi ki :)))- genelde tariflerden birseyler yapmaya calisiyorum. Bugun su tariften pizza yapacagim, hamurunu hazirladim bile baya da kabarmis, bakalim ustunu de yapabilecek miyim... ahhh simdiden aciktim, oysa ki iftara daha dort saat var...

10 Ağustos 2010 Salı

Kerem'imiz 1 Yasinda!!!

Posted by Picasa


Dun Keremimiz 1 yasina girdi!!!
Koca bir yili devirdik dort kisilik bir aile olarak. Bu gecen zaman suresinde bircok uzuntuyu, mutlulugu, heyecani, yeniligi ve bunlarin yaninda kavgayi gurultuyu de yasadik...
Ama biliyorum ki yasadigimiz hicbirsey en kiymetlilerimizin sagliklari, huzurlari, ve saglikla, huzurla buyumeleri kadar onemli degil benim icin.

Kucuk oglum, canim, gunes yuzlum;
Dilerim ki gozlerindeki o parlaklik, o sicaklik hic sonmesin, ve dilerim ki saglikli, mutlu, ve hayirli bir omrun olsun...

Kerem su siralarda:
cok merakli
cok afacan
cok anakuzusu
zaman zaman cok utangac
cok hareketli
cok sevecen
abisi elinden oyuncagini aldiginda ve araba koltugunda oturmak istemediginde cok cigirtkan
emmek istediginde cok cazgir
abisiyle yakalamaca oynarken cok neseli

onunla oldugumuz her ani bize dolu dolu yasatan ve kendini cok ama cok sevdiren bir cocuk...

bizim tatli Kerem'imiz...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Eve donus...

Yaslaniyorum galiba... Seyahatlerin en guzel kismi eve donus diye dusunmeye basladim. Oysa bir yerlere gitmeyi, dolasmayi ne de cok severdim. Degisiyorum, bunu hissediyorum bu aralar, hem de cokca...
Bu postu telefondan yazmaya calisiyorum AMA cok da basarili oldugum soylenemez. Olayli bir yolcuktan sonra arabayi birakip havaalanina geldim sonunda. Yoldaki yolk calismasindan bir ara Duran trafikten dolayi yetisemeyecegimi dusunup acayip stres olmustum. Yetisememek buradaki son ucagi kacirip burada bir gece daha kalmak demek cunku.
Neyseki yol acildi ve iste havaalanindayim. Catlayacak gibi agrayan basimi ve emzirmeyi bekleyen biryerlerimin agrisini unutmak, ve iki gundur dogru durust beslenemedigim icin oturdum, yemegim geldi, bana Veda ;)
Posted by Picasa

6 Ağustos 2010 Cuma

Yollarda

Yollardayim…
Sabah 6’da cikmistik evden. Sebo ve cocuklar beni havaalanina birakacakti ve ben de 7:15 deki ucagimla gule oynaya olmasa da koyulacaktim yollara.
Ama oyle olmadi…
Malesef 7:15’deki ucagim 9:30’a ertelenmisti. E hal boyle olunca aktarmami da kaciriyordum. Ki oyle oldu. Ogleden sonar 1:30’da derste olmam gerektigini soyledigim halde beni en erken ogleden sonra 5:30’da Detroit’e gonderebileceklerini soylediler.
9:30 ucagina binerken ilginc bir olaya tanik oldum. Ucaga binmeyi beklerken onceki yolcular inmeden once bes-alti tane polis geldi kapiya. Polisler once ucaga girdiler, 25 yaslarinda bir kadini cikardilar once. Kadin bence uyusturucu madde etkisi altinda ya da bir garip sarhos gibiydi. Zannediyorum yolculuk sirasinda huzursuzluk cikarmis. Kadini kelepceleyip goturduler. Etraftaki herkes merakla olan biteni izliyor, kimisi cep telefonundan fotograf cekiyor, kimisi ise esini dostunu ariyordu soyle bir olay oluyor su anda diye. Kim demis sadece Turkler merakli diye… Her neyse…
Su anda Philadelphia’dayim. 11:15 gibi inmistim buraya ve su anda saat ogleden sonar 1:50. Buradan bir aksilik cikmazsa son anda 3:34’de Detroit ucagina binecegim. Sonra da bir bucuk saat kadar direksiyon sallayacagim gidecegim yere ulasmak icin.
Bu arada bugunku dersim de iptal oldu tabii ki… bu da nahos bir durum benim acimdan.
******
Yoruldum…
Sabahtan beri siralara girmekten, sira beklemekten, havayollari gorevlilerine dert anlatmaktan, oradan buraya kosturmaktan yoruldum. Yollardayim hala, daha da yorulacagim.
Ve baska seylerden de yoruldum, hayattan yoruldum bu aralar, istifa etmeme az kaldi.
Beni ayakta tutan iki minik adam da olmasa…

Not: Bu havaalaninda malesef internet yok, en azindan bedavasi yok, bu nedenle bu postu internete kavustugum zaman blogger’a kopyalayacagim; real time olmadi malesef L



5 Ağustos 2010 Perşembe

gidiyorum

Birsey oldu... Keske olmasaydi... Ama olduktan sonra keske'ler ise yaramiyor oyle degil mi?

******

Birsey oldu, ama ben yine de gidiyorum. Gitmek uzerine daha iyi bir moddayim, hemen gelip gececek diye dusunuyorum.

Gidiyorum, yarin sabah, erkenden...

3 Ağustos 2010 Salı

istemeyerek... istemeyerek...

boyle bir sarki vardi degil mi?
nasildi, ve kim soyluyordu hatirlayamadim simdi, murathan mungan sarkilari cd'sindeydi sanirim ama hatirlayamadim iste...

neyse konu benim de istemeyerek michigan'a verdigim ders icin gidecek olmam. aslinda ders online ancak donemde iki kere bulusuluyor. ilk bulusmayi haziran sonunda yapmistik ve uc gun iki gece kalmistim. tek basima gittigim icin kendimi cok yanliz hissetmistim ancak geride hem Sebo hem de kayinvalidem oldugu icin biraz daha rahattim.

simdi ise Sebo'yu yanliz birakiyorum Kerem ve Selim'le. Selim her ne kadar gitme dese de simdi bana, yine yas itibariyle biraz daha oyalanabilecek durumda. En cok dusundugum ise Kerem'in ozellikle gece emmeleri... nasil uyuyacak, ne yapacak, Sebo her ikisini birden nasil idare edecek diye dusunuyorum.
bunun yanisira ben de gitmek istemiyorum hic. yaz itibariyle uzak kalinca ogrencilerden canli kanli bir sekilde ogrenci karsisina cikmak da istemediklerime eklenmis durumda.

ucak biletim, kiralayacagim araba hazir... oteli de aramam gerek...

ama ben hala ah son anda soyle bana birsey olsa da gidemesem modundayim :(((.

Bahceden bunlar ve dun

Efendim,
kayinvalidem buradayken dikilen ve umitsiz bir sekilde bize teslim edilen ancak bizim gayet guzel bakmayi becerdigimiz, hatta yanlarina takta direkler bile yaptik buyuyup serpilsinler diye, ve havalarin da sicak gitmesiyle serpilip gelisen
domateslerimizin resmini koymadan edemedim.

Here we go... bize simdi bunlarin kizarmasini beklemek dusuyor :)



******


******


******
Bunlar da biraz daha farkli bir cins

Posted by Picasa

Bir kisim domatesimize uzaktan bakis (1):


Bunlar da yan tarafa dikilen domatesler, ancak agac altinda kaldiklari icin bunlarda cok fazla urun yok gibi simdilik, olanlarla idare edecegiz artik... (2)

******
Su bos gibi gorunen alanda aslinda maydanozlar var, tohumdan oldugu icin biraz gec oldu cikmalari, simdi baslari gorundu, buyumelerini bekliyoruz. Bol yesillikli gorunenler de marul, onlari da ayni zamanda tohumdan ektik, yalniz cinsi zayif birseymis, bakalim buyuyecekler mi daha... (3)



Posted by Picasa
******

Boston ve cevresinin, kisaca New England bolgesinin diyeyim, sevdigim yonlerinden biri kisa mesafelerde zengin yesil alanlar, dogayla icice ve kalabalik olmayan mekanlar bulabilmemiz. Dun birkac arkadasimizla kahvalti/brunch maksadiyla resimlerini gordugumuz yere gittik. Bir pazar gunu icin cok dinlendirici oldu dogrusu. Bu gordugunuz golde kano ile geziliyor ayrica. Kiralaniyor mu yoksa kendiniz kano mu getirmeniz gerekiyor onu henuz kesfedemedim ancak keyifli bir aktivite oldugundan suphem yok ;)

Yuruyus parkuru: (1)


Yururken gorebileceginiz gol: (2)


Kanolarini surenler: (3)

 

 

 
Posted by Picasa


Iste boyle, dostlarla dinlendirici bir pazar gunuyle keyifli bir baslangic yaptik haftaya.

Sizlere de iyi haftalar diliyorum!

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bahardan kalma...

Nisan, ya da Mayis ayiydi zannediyorum. Bu fotograflari ozellikle bloga koymak ve paylasmak icin cekmistim Selim ve Kerem'le bir yuruysumuz sirasinda. Cok guzel cicekler vardi etrafta, kacirmak olmazdi.
En alttaki ise buradaki Jamaica Pond'dan bir bahar goruntusu. Kerem'e hamileligimin son zamanlarinda cevresinde en az bir tur donuyordum, artik oyle animsar oldum orayi da...






Posted by Picasa