Pages

8 Ekim 2016 Cumartesi

Yasadigimiz yer

Birkac eyalet, ulke vs. degistirince insan, biraz da gocebe ruhlu olunca haliyle her neredeyse orayi sorguluyor, iyi mi, guzel mi, burada yasamayi seviyor muyum diye...

Bir yeri guzel yapan insanlari, o yerde kurdugun dostluklardir derler, orasi dogru, katiliyorum ama "gocmen" olan bizler icin -tam anlamiyla gocmen, Amerika'ya baska ulkelerden gelip yerlesenler ilk once "immigrant" oluyorlar, onlarin cocuklari, yani bizim cocuklarimiz "birinci nesil- first generation" olabiliyorlar ancak... 15 yil da yasamis olsaniz, 5 ay da farketmiyor "gocmen"iz iste :) - her yer ayni dostluk firsatlarini sunamayabiliyor insana. Yas kemale de ererken kolay kolay dostluklar da kuramiyor insan. Bu nedenle bu kriteri es geciyorum simdilik. Yani acikcasi dostluklar acisindan her yer ayni benim icin... Aslina bakarsaniz ne ilginc ki benim dostluklarim internetin oldugu yerde daha cok...

Yasamayi sevdigim yerler kriterinde ilk sirada doga'si geliyor. Aslinda bunun boyle oldugunu Ankara'da yasadigimiz 10 aylik surede anladim. Amerika'nin ozellikle orta-kuzey-dogusunda yasadigimiz icin yesile ve yesillige farkinda olmadan cok alismis gozlerim. Boyle olunca Turkiye'de, ozellikle Ankara'daki yesilsizlik huzursuz etti beni. Ilginc ama sanki 23 yilimi gecirdigim ulke degildi benim icin Turkiye... Karadeniz nasil bilmiyorum ama anladim ki sirf "doga" kriterinden dolayi Turkiye defteri kapanmis benim icin. Dogal guzellikleri var elbette Turkiye'nin ama doganin insanin yasaminin icinde olmasi cok daha farkli ki bunu simdilerde cok daha iyi anliyorum.

Sadece goze hitab etmiyor yasadiginiz yerin dogasi, her mevsimin renkleri- renkliligi disinda yasaminiza da giriyor doga : kar yagiyor kar kuruyorsunuz, yapraklar dokuluyor arka bahcemizde bol bol onlari toplamak ayri bir gorev oluyor, firtina esiyor agaclari budamak gerekiyor. Geyikler, tavsanlar, tilkiler, kazlar komsu olurken bir yandan bir yandan da sabir vesilesi oluyor aman buyuyen domateslerimizi yemesinler diye...

Oyle cok sehrin icinde olmayi da sevmiyorum dogayla ic ice olmayla birlikte, cok sehrin icinde olmamali ama istedigi zaman da hemen gidebilmeli. Su anda hem Baltimore, hem de Washington DC'ye hemen hemen esit mesafedeyiz. Is icin haftada neredeyse uc gun Baltimore'a gidiyorum ve muze vs. gezmek istedigimizde, ya da isimiz dustugunde de DC'de sehir havasi soluyabiliyorum. Bunlar da bana yetiyor. Hos, suburb'de oturmak kolay degil, evin bakimi, bahcenin bakimi gibi konular dolayisiyla ama en azindan bunlari yapabiliyorken sehre bu uzaklikta olmak iyi. Ilginc ama belki yaslaninca sehirde otururum diyorum. Gerci bu her iki sehir de yesillik bakiminindan suburbleri aratmiyor.

Bir de alip basini gidebilmeli insan illa oyle arabayi surup de degil ama yuruyerek, kosarak, bisikletle bazen de kacarak herseyden belki de...
Iki sene once oyle yuruyerek bir yerlere ulasamayacak mesafede bir yerde oturuyorduk, sirf yuruyus yapamadigim icin kendimi o kadar cok bir yerlere kisilmis hissetmistim ki, buraya tasinirken ozellikle bu konuyu arastirdim, evet simdi istedigim zaman uzun yuruyusler, kosular yapabiliyorum ve bu bana iyi geliyor.

Bulundugumuz yeri seviyorum, hos ailemizde herkes ayni seyi dusunmese ve birakip gittigimiz bazi yerleri ozledikce elimizde olanin guzelliklerini gostermeye calisiyorum onlara... Gorebilmek, gorup de huzurlu olabilmek guzel...





1 yorum:

Deniz dedi ki...

Ne kadar benzer duygular içindeyiz. Biz de göçebe olduğumuz için bu defa taşınırken şehirde oturmayacağız dedim. bu sefer sehir dışında ormanın içinde bir ev aradık. Esim her gün işe giderken sürünüyor benim evime temizlik şirketleri bile gelmiyor uzak diye ;) ama cocuklar cok Mutlu. Ruhumuz doyuyor elh. İns bundan sonrasında da taşındığımız yerlerde böyle orman içinde yaşama imkanımız olur diyorum.