Pages

11 Ekim 2016 Salı

Orman...

Evimizin hemen arkasinda bir orman'cik var. Oyle cok buyuk birsey degil ama birkac geyik surusunu, yabankazlarini, bir tilki ailesini, ve istemediginiz kadar cok sincabi barindirir cinsten. Ici de pek bakimli degil bu nedenle disaridan bakildiginda biraz da urkutucu bir havasi var. 

Birgun... Birgun ben zannediyorum ki ben cok bunaldigim bir anda cocuklarin onunde  "ah herseyi birakip simdi su ormanin icine girip de kaybolasim var" diye sesli bir sekilde dusundum. Selim ve Kerem pek takmadilar ama galiba bu dusunce yalnizca uc yasinda olan en kucuk oglanin aklina cok farkli bir sekilde girdi. Soyle ki birkac gun once banyoya girdigim bir sirada kendisi -yine- beni aramis, zira evde dahi olsa benim yanimda olmadan yapamadigi bir donemdeyiz. Arayip bulamayinca aglamaya baslamis. Ben banyodan ciktigimda kendisini kapinin onunde "annem ormana gitmis, annem ormana gitmis, birakmis bizi gitmis" diye aglarken buldum. Sarilip sakinlestirmeye calistim, o anlik basardim. 

Ancak bu "ormana gitme" meselesi onun kucucuk kalbine kazinmis durumda. Ne zaman bir yaramazlik yaptiginda onu ikaz etsem hemen gelip bana sariliyor simsiki ve "ormana gitmeyeceksin degil mi?" diye emin olmak istiyor. Anlasilan "gidecegim" dedigim zamanki duygusu "gitmeyecegim" dedigimde veremiyorum tam olarak. 

Simdilik, "anne hicbir zaman seni birakip ormana gitmeyecek, tamam mi?" diye hergun onu ikna etmeye calisiyorum. 

Insan yetistirmek zor zanaat. Nokta.

Kendime not: yine yeniden anladim ki cocuklarin yaninda birseyleri dillendirirken cok dikkatli olmak gerekiyormus...


Ekim, 2016 -Maryland, USA

Hiç yorum yok: