Pages

7 Nisan 2014 Pazartesi

Ankara'da Haftasonu

Ankara'ya bahar geldi ya, ya da biz öyle hissediyoruz, bizim de bir arkadaşımızın da vesilesiyle Beypazarı'na düştü yolumuz. Yalnızca dokuması ile ünlü olduğunu zannetiğim Beypazarı'nın daha pekçok şeyi ünlüymüş meğer. Restore edilmiş evleri, Selçuklular'dan kalma camileri, Kuru dedikleri -ve açlıktan mıdır bilmem bizim oğlanların pek sevdiği -havuç suyundan daha çok sevdikleri- bir çeşit kurabiyesi, ve hemen hemen herşeyini ürettikleri havucu... Ayrıca Beypazarı Yaşayan Müze'si hem çocuklar, hem bizim için çok eğitici oldu. Bir Ege'li olarak İç Anadolu kültürü'nü de az çok öğrenmiş oldum bu sayede. Güzel ve yorucu bir cumartesi oldu bizim için ama değdi doğrusu...



*** *** ***


Bir -iki yudumluk havuç suyu macerasına katılan Kerem ve Selim'in yarısı :)

*** *** *** 

1221-1225 yıllarında yapılan Alaaddin Camii

Selçuklu cami mimarisini çok beğenirim, kubbe yerine ahşap oymalı tavanlar, cami ortasındaki ahşap sütunlar değme Osmanlı camileri'nden çok daha hoşuma gitmiştir hep.

*** *** ***
Ankara'da ne yazık ki dışarıya çıkmak ve gezmek denilince akla ilk önce bizim burada ismini yeni öğrendiğimiz alışveriş merkezleri -AVM'ler- geliyor. Hükümet politikası mıdır nedir her yer AVM'lerle dolunca insanların bir numaralı aktivitesi AVM gezmek. Bizim de kolayımıza geldi ilk başta, buradaki eksiklerimizi de tamamlamak için pek fider olmuştuk AVM'lere. ANcak farkettim ki ne ben ne de çocuklar zevk alıyoruz bu AVM ziyaretlerinden. Her gidişimizde mızıldayarak ondan bundan isteyen  ve sonunda elbette her istediklerini yapmazsanız , ki biz yapmıyoruz bilinçli olarak, mutsuz olan çocuklarla kocaman bir başağrısı kalıyor elimde. Bu nedenle AVM olayına minimuma indirgedik, bir hedefimiz olmadan gezmek amaçlı AVM'lere girmiyoruz artık. Oysa pek - tamam Boston yeşiliyle kıyaslayınca hiç :)- yeşilliği olmasa da Ankara'da da güzel şeyler bulunabilir yapılabilecek iddiasındayım ben.

Kampüs içi yaşantımızda etrafımızdakileri keşfetmek örneğin daha büyük bir zevk bizim için.


En alt kat komşularımızın bahar güzelliklerinden yararlanan kedisini fotoğraflamak, onu sevip stres atmak, bebiş oğluşun kediye ilk dokunduğundaki yüz ifadesini seyretmek, çocukları parka götürmek, de küçük ama değerli aktiviteler bizim için. 

Bu arada Bebiş oğluşun salıncakla tanıştığını ve çok sevdiğini, bu nedenle havanın güzel olduğu hergün bakıcısı Fatma Teyzesi ile parklara taşındığını söylemeden geçemeyeceğim. 


*** *** ***
Bu arada haftasonu YDS sınavına girdim ben doçentlik başvurusunun bir gereği olarak, sınavın kendisini tartışmayacağım ama neredeyse 11-12 yaşımdan beri İngilizce ağırlıklı kurumlarda okumama ve ABD'den diplomalarım olmasına karşın "İngilizce bildiğimi" teyid etmesi için bu sınava girmek zorunda olmam ayrı bir komedi doğrusu... Neyse, bu da geldi geçti... Yıllar sonra ÖSYM tarafından yapılmış bir sınava girmek de ayrı bir tecrübe oldu benim için :))).

Hiç yorum yok: