Pages

2 Aralık 2017 Cumartesi

Dogumgunu postasi

Her ne kadar yazilar yazamiyorsam da bu aralar, 39. yasimin ruh halini yansitmadan bloguma gecemedim.

Ruh halimi en iyi yansitan parca Marquez'den Danzon No.2



Dinlerken bir yandan aglayip bir yandan dans etme istegi uyandiriyor, en iyi bu sekilde ifade edebilecegim bir parca. Bir yandan dans edip bir yandan tuylerimi diken diken ediyor. Burada Venezuela orkestrasi tarafindan seslendirilmis bu parca.

Bir baska orkestra ve yonetmen tarafindan seslendirilmis sekli burada, bu biraz daha yavas sanki.



---
Bu arada 39 dedim ama 40'a 1 kaldigini zerre kadar hissetmiyorum desem? Icimdeki cocugu oldurmemis olacagim ki kendimi cogu zaman hala cocuk gibi hissediyorum. Yas alan bedendir diye okumustum bir zamanlar, ruh yaslanmazmis hic, ben bunun canli ornegi gibiyim sanki.

Kocaman sevgiler benden!

10 Ağustos 2017 Perşembe

Annesinin guzeli...




Annesinin guzeli Ibrahim...

Bugun Ibrahim'den bahsetmek lazim. Yok, oyle ozel bir gun oldugundan degil... Ani olsun diye... Abilerinin kucukluklerinden az cok bahsettim, Ibrahim eksik kalmasin diye... Hos, uc gun once dogumdunu vardi, 4 yasinda oldu ya, hala ozel bir gun klasmaninda olabilir.

Annesinin nesi diye sordugumda ilk once guzeli, sonra tatlisi diye cevaplari arda arda siralar Ibrahim. Evin en minigi oldugu icin minikligini bilir, tatlidir, ama yaramazdir da ayni zamanda. Abilerine kok sokturur, hos kok sokecek goz yoktur abilerinde ama Ibrahim'in israri ve yeri geldiginde yaygarasi dayanilmaz oldugundan kok sokmek zorunda kalirlar. Mecburiyetten yani...

En kucukler boyle midir hep ama cok dikkatlidir Ibrahim, herseyi cok detayli gozlemler. Onunde ornek de cok oldugu icin bilgicdir de. Gozlemlemesini ilk defa Ibrahim cok kucukken ben konusurken hep agzima bakmasindan farketmistim. Meger cocuklar konusmayi ozellikle konusanin agzina bakarak (sesleri nasil cikardigi konusunda vs) ogrenirlermis, ben bunu ilk defa ucuncu cocugumda bu kadar bariz sekilde kesfettim. Ibrahim kucuk aylardan agzima bakiyor ve ben konusurken kendi agzini kipirdatiyordu ayni sesleri cikartircasina.

Israrci ve inatcidir ayni zamanda, yasin getirdigi bir durum olmasinin yanisira abisi Kerem gibi az biraz takintilidir da. Bunu biraz da Kerem gibi aslan burcu olmasina bagliyoruz. Takintilar, ketchup belli yere konacak, yemekler karistirilmayacak, bol kiyafet giyilmeyecek corap pantalondan sonra giyilecek ve duzgun olacak vs bir dolu kucuk detay.

Cok yardimcidir. Bu "yardimci"lik olayi destek olmaktan cok kostek olmaya donusse de zaman zaman, ne yapsam hemen biter yanimda "yardim edebilir miyim?" diye sorup, eh bazen de sormadan girisir ise benimle. Bugun mesela, balkon yikadik onunla birlikte, iyi de becerdi sulari supurmeyi.

Cok sevecendir, guleryuzludur, insancildir, annesinin kuyrugudur... Olduk, olmadik vakitte gelir beni oper, "sen benim guzel annemsin, ben sensiz ne yaparim ki?" diye sorar. Ben sensiz ne yaparim ki sorusu kucuk bir an "olum"den bahsetmistik, o taptaze yureginde olumu nereye koyduysa ondan beridir boyle soyluyor "ben sensiz ne yaparim ki?"

Bir de hosuma giden birsey, bana birsey soyliyecegi zaman "annem...." diye baslar cumlelere. "annem, ruya gordum ben bugun" gibi. Bir de ille de benimle oynamak ister, benimle kitap okumak, benimle oyun kurmak. Zannediyorum abileri kendi aralarinda oynarken "kucuk" kaliyor Ibrahim kimi zaman, beni arkadas belliyor ille de. Ha bir de istedigini yaptigimiz zaman kim yaparsa "sen benim guzel annemsin" sen benim guzel abimsin" diye yaglamayi da unutmuyor :)

En sevdigi hikaye "uc kucuk domuzcuk" hikayesi, hani su bir sazdan, biri agactan, biri tastan ev yapan domuzcuklar hikayesi. Hatta kitap okurken sesimi kaydettim ben yokken kitapla birlikte onu takip ediyor zaman zaman.

Gozumuzun onunde abileri gibi buyuyor, hic buyumez zannedilen evin en kucugu de buyuyor. Bu sene ilkokulun Pre-K denilen , anasinifi oncesi sinifina baslayacak, bakalim nasil yapacak... Kres deneyimi oldu ama evin rahatligina da cok alistigi icin cekiniyorum biraz, bakalim Eylul'de gorecegiz...

31 Temmuz 2017 Pazartesi

Sonbahara hazirim!

Bugunlerde icimde bir kipirti, pir pit ediyor yuregim. Sanki agustos sonuymuscasina, sanki sonbahar gelmiscesine. 
Hani birkac gun serinledi ya havalar burada, birkac gun isiklar, gokyuzu sonbahari andirdi. Ben de sonbahar mumumu cikarip, aksamustu havasina biraz daha sonbahar kattim, icimdeki kipirtiyi sondurmemek icin.
Neden bilmem mevsimlerden en sevdigim sonbahar, yuregimi pir pir eden tek mevsim...
Vakitlerden aksamustu, gun batiminin mucizevi isiklari... Hem mutlu eden, hem huzunlendiren garip bir duygu... Ilginctir ki bu hep boyleydi kucuklugumden, ilk genclik yillarimdan bugune, ille de aksam ustleri, ille de gun batimlari...



*** *** ***
Ben hissiyat olarak sonbahari yasarken, bu hissiyata uygun olarak bir yanim da cocuklarin okula baslamasina hazir.
Yurtdisinda yasamanin bir yani tabii ki yanlizlik, cocuklari buyuturken buyuk ailelerin sosyal desteginden cogu zaman uzak olmak. Bu nedenle cocuklarin her aninda   biz variz, anne ve baba olarak bizler her daim cocuklarla birlikteyiz. Ben kucuklugumde ayni sehirde yasadigimiz anneannemle, dedemle, teyzelerimle, kuzenlerimle; daha az siklikla da olsa babaannem va babamin ailesiyle gecirdigim tum zamanlari, cocuklar bizle geciriyor. Genis ailenin yoklugunun eksikliginin yanisira bizim cocuklar belki de bizlerle cok fazla birlikte olmanin simarikligini yasiyor olabilirler. Biz de cocuklarimizla hep birlikte vakit gecirmenin aslinda luksunu goremiyoruz her zaman. Onlara aktif, etkin vakitler olusturalim diye - kamplara goturelim, su dersle oyalayalim, okuma zamani yapalim, parka gidelim, oyun oynayalim- kendimizden geciyor, kendimizi unutuyoruz. Bu da ister istemez bir cesik yilginlik olusturabiliyor.
Birkac gun once bu cuma gunu gidecegim konferansa binaen Kerem'le konusurken "iyi ki konferensa gidiyorum, break olacak benim icin" dedigimde bana donup "bizden break mi almak istiyorsun yani?" dedi, sitemle elbette, sonra da "insan cocugundan break alir miymis?" diye de ekledi.
Sahi insan cocuklarindan break alabilir mi? Bunun cevabini size birakiyorum, benim cevaplarim biraz karisik bu aralar cunku.


*** *** ***
Bu yaz doluca gecti, geciyor, detaylari baska bir yaziya kalsin, ama ille de sonbahar gelsin diyorum ben.
Velhasil, sonbahara hazirim ya siz?


13 Ocak 2017 Cuma

Gel ey seher...

Bir muzik dinledim ve hayatim degisti... yani hayatim degismese de itiraf etmeliyim ki cok etkilendim, duygulandim, hislendim...
Azeri sanatci Polat bulbuloglu'na ait bu parcayi ben bugun ilk kez dinledim. Sonra kucuk bir youtube arastirmasi gosterdi ki bu parca Turkiye'de meger pek bilinirmis... Pekcok sanatci yorumlamis ama ben en cok orijinal halini begendim.

Gozlerime yaslar doldurdu bestesiyle, guftesiyle bilmem kalbime dokundu iste.

*** *** ***
Behsetmis miydim bilmiyorum genetik koken testi yaptirmistik, sonuclari aldik. Sonuclarda beni sasirtan Italyan/Yunanli genetik benzerliklerin olusu degil, malum Egeliyiz ve baba tarafim Selanik-Balkan gocmeni, ancak bu oranin %41 gibi yuksek olmasini, ve hatta Bati Rusya, kuzey Avrupa genlerinden yuksek bir yuzde cikmasini sasirtici buldum. Turkiye gercekten pekcok etnik kimligin karistigi, harman oldugu bir yer.

Genetik koken testi, bana daha cok aile tarihimi hic de bilmedigimi gosterdi. Gercekten de dedelerimin babalarinin annelerinin isimlerini dahi tam bilmiyorum aslinda. Tam olarak nereden gelmisler, ya da nerelilermis, nerede ne kadar yasamislar? Kulaktan dolma birkac bilgiden ibaret hepsi. Soracak insan da kalmadi, "buyuk" nesil yaprak dokumunu yasadi zira.

Velhasil genetik test cevaptan cok birtakim sorular cikardi bana daha once dusunmedigim, cevaplarini bilmedigim, ve belki de hic bilemeyecegim...

***
Her yasam koca bir hikaye, biz bu hikayelerin hangi parcasiyiz, aile hikayelerimizin hepsini tek tek bilsek kendi yasamimizi zenginlestirmez miyiz ayni zamanda?


2 Ocak 2017 Pazartesi

Oradan, buradan, hayattan...

I- Ille de yeni yil yazisi yazmak gerekir mi bilmem...
Yeni umutlar, yeni bir baslangic vs diye bir yazi yazabilirim elbet ama icten olmaz.  Dogrusu Istanbul'da yasananalarla birlikte pek de boyle bir yazi yazmak icimden gelmedi, inanmiyorum cunku. Bizler birey olarak birseyleri baslatmazsak, degistirmezsek yeni yil bir sihirli degnek degil ki gelsin degistirsin. Belki yeni yil sadece bizi "durtmek" icin bir sebep ama siz, biz, kim olursa olsun istemedigimiz ve bu yonde caba harcamadigimiz surece hayatimizda hicbirsey degismeyecek.

Dilerim yeni bir yil hayatinizda yapmak istediginiz degisimler icin bir vesile olur... Benim de yeni yil dilegim bu olsun...


*** *** ***
II- Bloga surekli yazmak istiyorum, yani tekrar eskisi gibi surekli olsun istiyorum yazilarim. Her donem yogunluk oluyor ancak bu donem uc farkli ders verecegim icin bu dersleri hazirlamak vs., daha fazla zaman alacak. Verdigim derslerden birinde hem sinifta ogrenciler olacak, hem de diger ulkelerden dersimize katilan ogrenciler olacak yani teknoloji de isin icine girince hazirlik biraz daha artacak. Verdigim derslerin bir tanesi de master seviyesinde olunca o da ayri bir hazirlik gerektiriyor. Ozellikle bizim alanda dersin icerigiyle ilgili guncel olaylari da ekstra takip etme durumumuz da olunca is, aile disinda blog, hobi, ve kitaplarima ne kadar vakit ayirabilirim bilemiyorum.

Yogunluklar, yorgunluklar, kosusturmalar...
Ne icin, niye diye de durup dusunme imkani bile vermiyor insana cogu zaman. (Tam da bu cumleleri yazarken onceden okudugum "Dur, bir mola ver" isimli kitap geldi aklima. Okumayi mutemmim cuz edinenlere tavsiye olunur.)

*** *** ***
Burada cocuklarin okullarinin en begendigim yonu kendilerine ait, cogu zaman buyukce denilebilecek, kutuphaneleri olmasi ve haftanin belirli gunlerinde sinifca kutuphaneyi kullanip, cocuklarin her hafta -ya da cocugun okuma hizina gore iki haftada bir, kitap okumalari okul kutuphanesinden. Hatta bazi okullarda okul kitaplarina ait puan sistemi var, kitabi aliyorsunuz, okuyorsunuz, internetten kitaba iliskin birkac soru cevaplayinca o puan sizin hesabiniza yaziliyor ve sonucta belli puan birikenler okuldan hediye kazaniyorlar.
Okul disindaki kutuphaneler ayri bir guzel, o da ayri bir yazi konusu olsun.
Herneyse, kitap okuma ciddi bir sekilde tesvik ediliyor. Evde de okununca cocuklarda belli bir okuma aliskanligi olusuyor. Selim'de bu konuda hic zorlanmadik, Kerem'de farkli yaklasmak zorunda kaldik. Kerem le Selim gercekten farkli kisiliklere sahip, basitce suradaki tanimlamalardan Kerem (ve gorunuse gore Ibrahim de) Kirmizi (Red), Selim is daha cok mavi (Blue). Bu nedenlerle ayni takdikler calismiyor ikisine :).  Ornegin Kerem'in okumasini hem biz hem de ogretmenleri takip ediyor, Kerem'e Selim'e hic okutmadigim cizgi roman tarzi kitaplar dahi aldim sirf okusun diye, simdilerde Kerem de daha iyi. Abilerini okurken gorunce Ibrahim de mutlaka bir iki kitap getirip okutturuyor bana.
Konunun ozune gelecegim, olay su ki cocuklarla okuma konusunda , simdilik , pek de buyuk zorlukler cekmiyoruz.
Ancak isin rengi yazmaya gelince degisiyor. (Hos yazma konusunda da Kerem yazmayi Selim'den daha cok seviyor gibi). Genel olarak, bilmem cinsiyet konusu da mi isin icine giriyor ancak Selim'e ve Kerem'e birseyler yazdirmak konusunda zorluk cekiyorum.
Bu nedenle Pinterest'de (ah Pinterest iyisin, guzelsin de ne kadar buyuk bir zaman kaybetme aracisin sen) gordugum bu "gunluk"leri cok begendim. Cocuga git gunluk yaz demek yerine ona daha somut hedef gosteren bir yazma yonlendirmesi. Haftada bir ya da iki kez Selim'e ve Kerem'e bu gunluklere yazmalarini, hatta isterlerse bilgisayarda blog seklinde yazmalarini, isteyerek onlari daha cok yazmaya tesvik edebilirim diye dusundum. Ya da her yasgunlerinde detayli soyle birsey  yazabilirler. Sonraya da guzel birer ani olur. Bugun dogumgunun de yaklasmasi sebebiyle Selim'e bu ikincisini verdim. Bakalim ne cikacak?

*** *** ***
Oradan, buradan, hayattan bu kadar bu gunluk...