Pages

23 Mayıs 2007 Çarşamba

Hal hal, ucurtma va cocukluk anilari...

Vintage'in blogunda sunu gordum ben ve aklimi tutamadim kafatasimda, uctu, uctu... Uzuuun zamandir kendi kendime bu hal hallardan -yani adi halhaldi degil mi? biz oyle derdik de kucukken- bulma, buldugum an da alma cabasi cindeydim, ama nerdeeee yok bir tane bile :(((.
Ben kucukken, ya da bizim nesil diyeyim, bu halhallar cok cok cok modaydi. Bir donem sokakta oynarken ayagimda bu hal hali cevire cevire kosturusumu hatirliyorum. Cok saglam birseydi benimkisi, hergun sokakta oynamaya, o kadar kosturmaya baya dayanmisti.
Bir de leblebi tozlari vardi hatirladigim o donemden.
E tabii top ve ucurtma hastaliklarim.
Her baharda mut mut mutlaka babamla ucurtma yapar, evimizin arkasindaki tek tuk zeytin agaclarinin bulundugu acik alanda ucururduk. Hos ben gerci ucurmasindan cok babamla ucurtma yapma merasimini severdim daha cok.

Kargilar -kargi ne demeyin sakin, aciklayamam :)- ozenle toplanir, ucurtma yapilacak sekilde kesilirdi; bir yandan parlak kaplama kagitlari alirdik bakkal ya da kirtasiyeden ucurtmamiz icin, kuyrugu icin yine o kagittan ya da farkli kagitlardan kullanirdik. Cok cok cooook guzel olurdu babamin yaptigi ucurtmalar...
Ne zaman ki -hatirlar misiniz bilmem- kartal ve supermen seklindeki naylon ucurtmalar cikti, mertlik bozuldu, biz yine bir donem ucurtma yapmaya devam ettik ama sonradan cikan ucurtmalar hic birlikte yaptiklarimiz kadar keyifli olmadi. Bu ucurtma olayini gecen gun Selim'le oyuncak reyonunda gezerken gordugum cesitli, renkli ama ille de naylondan -ya da nayon bez karisimi bir materyalden olan ucurtmalari gorunce animsadim.

Bizim ucurtmalarimiz baska bir guzeldi.
Bir de bunu yazarken animsadim, cok duserdim ben kucukken oynarken sokakta. Dizlerim yaradan kabuk baglamis bir sekilde gezerdim hep. Eh tabii o yaralar gecerken yerine mutlaka yenileri eklenirdi. Zaten devamli kasidigim ve kabugu kaldirmak icin ugrastigim icin dizim yaradan kurtulmazdi.
Bir de yara kabuklarimi karincalara verdigimi ve onlarin bu kabuklari nasil tasiyip yuvalarina tasidiklarini izlerdim, kendi kendime onlari besledigimi dusunuyordum herhalde.
Ah cocukluk, ne guzeldi yaaaaa!!!

6 yorum:

Ekmekcikız dedi ki...

Benim de dizimin yarası, kabuğu, koparması bitmezdi.
Sek sek oynarken, koşarken, bisiklete binerken her fırsatta düşerdim.
Sonra şu hal hal / zıp zıp herne ise, onlardan bizim zamanımızda da vardı. O toplar bacaklarımıza çarpıp dururdu da hiç acıtmazdı.
İki-üç sene önce bir piknikte yine onlarla karşılaştım, denedim ve aradan geçen onca zamana karşın çevirmeyi başardım. :)

Ayşe dedi ki...

ne güzel bir yazı olmuş, bende çocukuğumu anımsadım okurken.

Benim kızımın onlardan var biliyormusun teyzesi:P istersen sanada yollayalım çevirirsin biraz:D ben geçen yıl pazardan almıştım, geçen yıl baya öğrenmişti ama bu yıl daha hiç denemedik, niye mi henüz kendisine rastlamadık da :P a aa cidden kayıp mı oldu ki?
neyse zaten şimdilik favorimiz ip atlamak:) hatta ipimiz dışarıda kirlendi, evde de bi kablo verdi eline babası onunla atlıyor:))

sumuklubocek dedi ki...

aaa demek yeniden ortaya cikti o halhallar, ne hos ya, ben kacirdim yine o furyayi. takip cevirirdim ben de, cidden ozledim. anneme soyleyeyim de alip bir kenara koysun benim icin ;)
verdayi da kiskandim simdi bak :)
ya evet, ip atlama bizim zamanimizda da cok modaydi. hele de ilkokula giderken her tenefuste hemen cikarirdikipleri atlamaya baslardik. birler, ikiler derken oooo. evde lastik kalmamisti bizim, tup lastikleri ip lastigi yapiyordum, annem aliyordu, ben dikis kutusundan gizlice alip okula ya da sokaga goturuyordum oynamak icin.
hatta furya oyle br sarmisti ki okulda yasaklanmisti tenefuste ip atlamak bir ara, nobetci ogretmenler ipleri aliyorlardi elimizden, hatta biz ogretmenlerin bakmadigi gizli bir kose bulmustuk ip atlamak icin, orada devam eder olmustuk. bagimlilik yapici birsey.
bir de -bu son, cok uzattim galiba- ip olmadigi zamanlarda evde yerdeki karolarda cizgide yeni ip atlama modelleri bulurdum falan...
zaman gosteriyor ki ip atlamanin modasi hic gecmiyor.

cenebaz dedi ki...

Yazın bana benim çocukluğu hatırlattı. 70'lerde bile vardı o halhal. Benim bilem çevirmişliğim vardır. Bir de küçük lastik toplara bayılırdım. Sayısız topum vardı. Hani topu zıplatıp bacapını üzerinden atarsın(doğru mu anlatıyorum) Sonra ellerini önde arkada çırparsın, falan. Cumartesi günü 40 yıllık(ciddiyim. 5 yaşımızdan beri arkadaşız) arkadaşıma ziyarete gidiyorum, yad ederiz o günleri.

sumuklubocek dedi ki...

ne guze cenebazcigim! ozellikle de insanin 40 yillik bir arkadasinin olmasi cok guzel, masallah diyeyim.
eskiden belki de sokaklar daha guvenli oldugu icin, sokak oyunlari cesit cesitti. cocuklarin hem fiziki hem de dusunce dunyalarini gelistiren pek cok guzel oyun vardi.
gerci simdi de ozellikle zeka gelistirici vs. pekcok cocuk oyunu var ama eskilerle ayni degil yine de; ya da benim bakis acim bu...

Ayşe dedi ki...

ben çocuklarımın yaşlarındayken aynı sizin çocukluğunuzda olduğu gibi benimde dizlerim kollarım yara bere içindeydi ama şimdi çocuklarda hiç yara bere yok.. evet güzel gibi gözüküyor olmaması ama sokakta oynayamadıklarından yok malesef...

bencede dışarıda arkadaşlarla oyunlar oynamasının eksilerinin yanında artıları da var. özgürlük,sorumluluk, bol hareket, (dolayısıyla enerji boşalımı), beceri kazanma vs gelişiyor öyle ortamlarda..

Biz yazları memlekete gittiğimizde çocuklarım annemin komşu çocuklarıyla sokakta oynuyor bazen, ilçede oturdukları için ortamda müsait. oradaki çocuklar kendi başlarına heryere gidebiliyor ve kendi işlerini yapabiliyorken benimkiler içlerinde resmen çıtkırıldım pozisyonunda oluyorlar:) pek bi narin, kibar ve titiz kalıyorlar:)) ama bilgi ve mantık yönünden arada büyük bi fark olduğu da gözle görülüyor..
ah bi ikisi birden olabilse ne süper olacak dimi:)))