Boston'un havasinin cok kotu olduguna karar verdim...
Yok, su andan hic sikayetci degilim, yanda da goreceginiz gibi misss gibi- hos biraz nemi yuksek oldugu icin terleten bir sicaklik ama- sicacik bir hava var...
Oyle soguk ve uzuuun gecti ki bu kis cok ozledik yazi, ve iste yaz geldi!!!
Havasi kotu diyordum cunku soyle ilik bir bahar yasamadan resmen birgun once 11-12 dereceyken birgun sonra 25-30derecelere cikti ve bahari yasayamadan yaza girdik... Neyse yine de sikayet etmiyeyim, bakarsiniz yine doner soguga...
***
Pazartesi gununun de tatil olmasi sebebiyle, uzun bir haftasonu yasadik. Bu haftasonu guzel havalarla da birlesince cok guzel geldi dogrusu. Cumartesi gunduzu bahcede babamin diktigi domatesleri sulayarak, acur, feslegen ve dereotu tohumlari ekerek, bahceyle ilgilenirken bir yandan minik yardimcim Kerem'e bakarak gecirdim. Bu sirada Selim ve babasi alisveristeydiler... Arada bazi kisliklari kaldirdim, hos daha kaldirilacak pek cok sey var ama, yavas yavas ;). Aksama da arkadaslarimizi davet etmistik, onlarla birlikte gecirdik. Pazar gunu ise cogunlukla evle ilgilenmekle birlikte aksamustu cocuklari sulu parklara goturduk, ozellikle de Selim sulu parklari cok seviyor. Kerem "bannyo, bannyo" diye sevindiyse de genelde dikkatli bir sekilde uzaktan izledi. Bakalim ikincisinde sularin altina girmeye cesaret edecek mi? Kerem her turlu deniz, buyuk sulu seylere "bannyo" diyor bu arada :-).
Kerem kendisine ne diyor biliyor musunuz? Pebem... Onun adi "Pebem" ve bunu oyle guzel soyluyor ki!
***
Tum haftasonu boyunca komsularimizin mangal kokularini dinledik bu arada :-). Guneyde de kuzeyde de Amerikanyalilarin milli yemeginin mangalda et olduguna dair kuskum kalmadi hic.
***
Iste boyle, bol dopingli bir haftasonundan sonra bakalim haftamiz nasil gececek?
31 Mayıs 2011 Salı
25 Mayıs 2011 Çarşamba
gunesli bir gun!
gunesli ve sicak -e tabi Boston standartlarina gore sicak- bir gune uyanmak!
bu sabah oyle bir gune uyandik biz de; enerjik, civil, civil...
uzun zamandir ilk kez bu sabah bir sarki mirildandim kahvalti hazirlarken -sarki depresifti hos, ama dilime takilmis bir kere, : yanlizligim yollarima pusu kurmus beklemeeekteee...
hos okula gidiyor olmak pek ic acici degildi boyle bir gunde ama neyse, ekmek parasi iste ;)
bu sene kistan da cok bunalan ogrenciler ve herkes disariya atmisti kendilerini. 40 dakika sonra dersim var bakalim katilim ne kadar olacak? ogrenciler dersi ekebilirken hocalarin ekememesi haksizlik, oyle degil mi???
bu arada guzel bir surpriz yaparaktan haziran sonu turkiye'ye gitmeye karar verdik, yanlizca karar vermedik biletlerimizi de aldik! Seb bize Lizbon'dan sonra katilacak olsa da uzuuun zamandan sonra ilk defa ailecek turkiye'de olmanin heyecanini yasiyoruz. Kerem'in ilk Turkiye gezisi olacak bu, Selim ise neredeyse iki bucuk yildan sonra ilk defa gidecek, kendisi simdiden cok heyecanli ve herkese anlatiyor bu durumu. benimse iki cocukla, tek basima oldugum ilk ucak yolculugu olacak, kazasiz atlatiriz umarim ;)
neyse, simdi derse gideyim... insallah ogrenciler gelmez de ders iptal olur :-P.
12 Mayıs 2011 Perşembe
New.YoRk
Gecenlerde, yaklasik 10 gun kadar once, benim buhranlarimin basladigi siralarda su yeni pasaportlardan almak icin minik bir New.York yolcugu yapmistik Sebo ile. Boston'dan New.York'a otobusle gitmek cok rahat. Hem de New.York'taki son duraktan 42. caddeden hem konsolosluga cok rahat yuruyor, hem de yol ustunde Times Square, Grand Central Istasyonu dahil pekcok mekani gorebiliyorsunuz. Ben pek modumda olmadigim icin pek gezmedik. Konsoloslugun oldugu binadaki dostalarimizi ziyaret ettik daha cok.
Pasaport icin basvurusumuz ve elimize alisimiz cok cabuktu, 10 gunde evimize geldi yeni "bordo" renkli pasaportlarimiz. Ancak konsolosluktaki bazi manzaralar pek ic acici degildi. Ornegin anne-baba Turk bir ailenin iki oglunun tek kelime Turkce bilmiyor oluslari cok aciydi bence, cocuklarin gelecegi konusunda korkuya dusurdu beni.
Boston'daki is teklifini degerlendirmeden once New.York, Manhattan adasinda bir okuldan da teklif almis ve ikisi arasinda daha sakin oldugunu dusunerek Boston'u secmistik. Simdi is konusunda bu secimimi sorgulasam da, hala New.York'un cocuklu bir aile icin zor bir sehir oldugunu dusunuyorum.
Insan hayatini mumkun oldugunca basitlestirmeli aslinda, cunku bu hayat pekcok acidan zaten zor.
Pasaport icin basvurusumuz ve elimize alisimiz cok cabuktu, 10 gunde evimize geldi yeni "bordo" renkli pasaportlarimiz. Ancak konsolosluktaki bazi manzaralar pek ic acici degildi. Ornegin anne-baba Turk bir ailenin iki oglunun tek kelime Turkce bilmiyor oluslari cok aciydi bence, cocuklarin gelecegi konusunda korkuya dusurdu beni.
Boston'daki is teklifini degerlendirmeden once New.York, Manhattan adasinda bir okuldan da teklif almis ve ikisi arasinda daha sakin oldugunu dusunerek Boston'u secmistik. Simdi is konusunda bu secimimi sorgulasam da, hala New.York'un cocuklu bir aile icin zor bir sehir oldugunu dusunuyorum.
Insan hayatini mumkun oldugunca basitlestirmeli aslinda, cunku bu hayat pekcok acidan zaten zor.
11 Mayıs 2011 Çarşamba
Direksiyondayken havada ucan bir kusun kanadina takilan bir cift goz, benim gozlerim...
100 kere "kendine gel sumuklu" dersem kendime gelir miyim acaba?
hayattan biraz "off" almak istedigim zamanlari yasiyorum. kapimi kapatip evimle, ailemle olmak istiyorum sadece. bir donem "soccer mom" olmak ve bundan haz almak istiyorum. yapabilir miyim? neden olmasin? bir bakarsiniz yapmisim!
****
Selim'in ve Kerem'den yeni fotolar koyayim diye kendi bilgisayarimdan yazmak istedikce yazilarim gecikiyor. Fotosuz olsun o zaman, olmaz mi?
Selim "uzay" konusuna takmis durumda bu aralar. Uzayla ilgili herseyi okuyor, ogreniyoruz. Bizim de bilgilerimiz tazelenmis oluyor, fena mi? Ornegin Pluto artik gezegen statusunde degilmis, cok sasirdim. Biz 9 gezegen var diye ogrenmistik -ilkokulda miydi acaba?- ama artik gunes sistemindeki gezen sayisi 8'e inmis cunku Pluto gezegen degil de kendisine benzeyen pek cok gezegenle birlikte "cuce gezegen" kategorisine alinmis. Ve daha bir suru detay. Bir uzay cisminin gezegen kategorisinde olmasi icin hangi ozellikleri tasimasi gerek diye sorun Selim'e, o anlatsin size, valla bana artik bayginlik geldi....
Kendi acimdan da okudukca bunalima giriyorum uzayin buyuklugu karsisinda hersey o kadar anlamsizlasiyor ki...
Kerem ise bebek kategorisinden iyice cikmis durumda. Yaptiklariyla, hareketleriyle o kadar sasirtiyor ki bizi, bazen ciddi ciddi soyleyecek soz bulamiyorum. Gecen gece Kerem'i uyutamadigimiz bir gece, Selim'i gece tuvaletine kaldirmistim, Selim yari uykulu tuvaletini yapti Kerem de kapidan "aferiiin" diyor abisine... Ve daha simdi yazmaya usendigim bir suru birsey. Abisini model ala ala yasindan cabuk olgunlasiyor bu "ikinci"ler demek ki... Hala emmese, ufaklik demeye sahit gerecek.
Malesef hala emiyor. Malesef diyorum zira ikidir biraktirmaya calistim ve basarili olamadim, henuz... Her cocugun kendine gore farkli zorluklari var. Selim emmeyi cok kolay birakmisti oysa ki...
****
Neyse, gitmem gerek...
100 kere "kendine gel sumuklu" dersem kendime gelir miyim acaba?
hayattan biraz "off" almak istedigim zamanlari yasiyorum. kapimi kapatip evimle, ailemle olmak istiyorum sadece. bir donem "soccer mom" olmak ve bundan haz almak istiyorum. yapabilir miyim? neden olmasin? bir bakarsiniz yapmisim!
****
Selim'in ve Kerem'den yeni fotolar koyayim diye kendi bilgisayarimdan yazmak istedikce yazilarim gecikiyor. Fotosuz olsun o zaman, olmaz mi?
Selim "uzay" konusuna takmis durumda bu aralar. Uzayla ilgili herseyi okuyor, ogreniyoruz. Bizim de bilgilerimiz tazelenmis oluyor, fena mi? Ornegin Pluto artik gezegen statusunde degilmis, cok sasirdim. Biz 9 gezegen var diye ogrenmistik -ilkokulda miydi acaba?- ama artik gunes sistemindeki gezen sayisi 8'e inmis cunku Pluto gezegen degil de kendisine benzeyen pek cok gezegenle birlikte "cuce gezegen" kategorisine alinmis. Ve daha bir suru detay. Bir uzay cisminin gezegen kategorisinde olmasi icin hangi ozellikleri tasimasi gerek diye sorun Selim'e, o anlatsin size, valla bana artik bayginlik geldi....
Kendi acimdan da okudukca bunalima giriyorum uzayin buyuklugu karsisinda hersey o kadar anlamsizlasiyor ki...
Kerem ise bebek kategorisinden iyice cikmis durumda. Yaptiklariyla, hareketleriyle o kadar sasirtiyor ki bizi, bazen ciddi ciddi soyleyecek soz bulamiyorum. Gecen gece Kerem'i uyutamadigimiz bir gece, Selim'i gece tuvaletine kaldirmistim, Selim yari uykulu tuvaletini yapti Kerem de kapidan "aferiiin" diyor abisine... Ve daha simdi yazmaya usendigim bir suru birsey. Abisini model ala ala yasindan cabuk olgunlasiyor bu "ikinci"ler demek ki... Hala emmese, ufaklik demeye sahit gerecek.
Malesef hala emiyor. Malesef diyorum zira ikidir biraktirmaya calistim ve basarili olamadim, henuz... Her cocugun kendine gore farkli zorluklari var. Selim emmeyi cok kolay birakmisti oysa ki...
****
Neyse, gitmem gerek...
8 Mayıs 2011 Pazar
Sevgili Gunluk
"Sevgili Gunluk,
Uzun zamandir yazmadigim icin uzuluyorsun biliyorum...."
Boyle baslardi 7-8 yasinda yazdigim gunluklerim. "Bugun arkadasim bize geldi cok mutlu oldum", "annem bana bagirdi cok uzuldum", "sokakta oynadim, yemekte makarna vardi" vs. gibi basit gunluk seylerle dolu dolu "gunluk"tu.
Ortaokul-lise yillarimda daha cok gundemin sosyal-siyasi olaylarina yorum yaptigim yazilar vardi gunluklerimde. Ilk askim gibi bir sirri paylasmayi degil de, "yazmaya deger" bir konuyu ele alan ciddi gunluklerdi bunlar.
Simdi, buyudum... nasil yaziyorum bilmiyorum, ama yazmak hep aklimin bir kosesinde. Yaz(a)madigim gectigimiz bir ayda pekcok sey oldu yine, ben onlari yazdim aslinda aklimin bir kosesine ama buraya degil. Buraya yazmak icin ya zamanim oldu, ya zamanim oldu ama canim istedi, ya zamanim da oldu canim da istedi ama paylasilir mi bunlar dedim.
Yine oyle bir suzgecten gecirirken kendimi, dusuncelerimi iste boyle klavyeye gidiverdi ellerim.
Ben iyi degilim bu aralar, evimiz, cocuklar, onlar iyi ama benim halet-i ruhiyem iyi degil. Nedensiz de degil, sebepleri var ama yazmak istemedigim sebepler...
Boyle sir gibi yazmak yerine hic mi yazmamali bilmiyorum ama oyle iste:
"Sevgili Gunluk,
yazmadigim icin sakim uzulme e mi? yazmiyorsam, yaz(a)miyorsam bil ki bir sebebi var..."
Uzun zamandir yazmadigim icin uzuluyorsun biliyorum...."
Boyle baslardi 7-8 yasinda yazdigim gunluklerim. "Bugun arkadasim bize geldi cok mutlu oldum", "annem bana bagirdi cok uzuldum", "sokakta oynadim, yemekte makarna vardi" vs. gibi basit gunluk seylerle dolu dolu "gunluk"tu.
Ortaokul-lise yillarimda daha cok gundemin sosyal-siyasi olaylarina yorum yaptigim yazilar vardi gunluklerimde. Ilk askim gibi bir sirri paylasmayi degil de, "yazmaya deger" bir konuyu ele alan ciddi gunluklerdi bunlar.
Simdi, buyudum... nasil yaziyorum bilmiyorum, ama yazmak hep aklimin bir kosesinde. Yaz(a)madigim gectigimiz bir ayda pekcok sey oldu yine, ben onlari yazdim aslinda aklimin bir kosesine ama buraya degil. Buraya yazmak icin ya zamanim oldu, ya zamanim oldu ama canim istedi, ya zamanim da oldu canim da istedi ama paylasilir mi bunlar dedim.
Yine oyle bir suzgecten gecirirken kendimi, dusuncelerimi iste boyle klavyeye gidiverdi ellerim.
Ben iyi degilim bu aralar, evimiz, cocuklar, onlar iyi ama benim halet-i ruhiyem iyi degil. Nedensiz de degil, sebepleri var ama yazmak istemedigim sebepler...
Boyle sir gibi yazmak yerine hic mi yazmamali bilmiyorum ama oyle iste:
"Sevgili Gunluk,
yazmadigim icin sakim uzulme e mi? yazmiyorsam, yaz(a)miyorsam bil ki bir sebebi var..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)