Reel anlamda bir sukran gunu ertesi yasiyoruz bugun. Dun sukran gunuydu bugun de kara cuma!!! Bugun resmi olarak Amerikanyali dostlarimizin noel alisversine basladilari gun. Persembe gununu aile, es ve dostlariyla hindi yiyip Amerikan futbolu izleyen dostlarimiz, cuma gunu sabahin erken saatlerinde (erken erken cok erken, sabah saat 5te basliyorlar) bazi magazalarin onceden reklamini yaptiklari buyuk indirimleri kacirmamak icin (bu indirimler sabah 5 ile 10 arasi oluyor ornegin) alisveris cilginligi icin magazalarin yolunu tutuyorlar. Kimilerine gore buyuk firsat bu kara cuma, biz oyle olmadigini dusunuyoruz oysa ki! Ilk geldigimiz yillarda biz da bir sabah erken saatlerde dusmustuk yollara, ancak indirimde olan mallarin sabahin erken saatlerinde kalkmaya deger seyler olmadigini ve indirimlerin oyle buyuk de olmadigini gorup bir daha bu akina kapilmayacagimiza soz verdik.
Sakin bir sukran gunu gecirdik dun biz, ogleden sonra Sebo'nun bolumunun sukran gunu partisine gittik, cok da cekilesi birsey olmadigi ve annemleri de evde yalniz birakmak istemedigimiz icin birkac saat durup geri donduk. Sonra da cay icip Grey's Anatomy izledigimiz sakin bir gece gecirdik.
Bugun de tatil buralarda, bense pazar gunu yine yollarda olacagim icin sunumumla ilgili birseyler hazirlamak uzere okuldayim su anda. Pazar gunu yine yollarda olacak olmak biraz depresif bir moda soksa da beni simdilik gidecegim son kampus ziyareti oldugu icin biraz rahatlatiyor. Keske gittigim yerlerden guzel bir haber alsam bu arada...
Bu belirsizlik var ya, iste o zor!
24 Kasım 2006 Cuma
18 Kasım 2006 Cumartesi
Kabus gibi bir donus yasadim gelirken gittigim yerden. Dallas'a donus ucagim sabahin erken saatlerindeydi. Ancak herhangi bir duruma karsi genellikle tedbirli olan ben 6:58'deki ucagim icin 5:00'da havaalanindaydim. Havaalanina girer girmez kontuardaki sirayi gorunce basimdan kaynar sular dokuldu ki bu sirayi yarim saatle savusturabildim. Yalniz guvenlik tedbirlerinden dolayi asil ucaklarin kalktigi alana giden sirayi bir saatte gectikten sonra hele sukur zamanim var diye ucagin kalkacagi bolume gittigimde ucagin saat 10:50'ye ertelenmis oldugunu gordum. Ben guya 6:58'deki ucaga binip 9:45'te aktarma yapacagim sehirden -Memphis- ten Dallas'a donecektim ve tahminen 11 gibi Dallas'ta olacaktim.
Bir onceki gun olan firtinadan ve sukran gunu tatilinden dolayi ekstra bir doluluk vardi havaalaninda, dolayisiyla ogrendim ki ucagim ertelenmis 10:50'ye... bu demek, baglantimi kaciracagim demekti. Memphis'ten ondan sonraki bos yer olan baglanti aksam 6'daydi!!! Istemedim tabii ki, daha erken baglanti olasiligi olan Minneapolis'e cevirdiler rotami, ucagin 8 :45'de kalkacagini ve benim oradan baglantimin 1:50'de olacagini duyunca peki dedim, hatta sevindim baya...
Amma velakin 8:45'deki ucak da 10:30'a ertelendi, hrrrrrrrr!!! Efendim, kah koltuklarin ustunde uyuyarak, kah bilgisayarima takilarak, tezimle ilgili oldugu icin aldigim kitabi okuyarak, kah eve telefon edip ev ahalisine binbir sitem ederek bekledim. Saat 10:15 oldu hala tik yok kontuarda... Derken bir gorevli gelip ucagin 11:30'a ertelendigini iletti. Bir hesap yaptim, yol iki saat surecekti, normalde 1:30'da saat farkiyla 12:30'da orada olacaktim, Dallas ucagina rahat rahat yetisecektim, o yuzden beklemeyi tercih ettim. Bekledim -beklemek, bizim yasamimiz-, bekledi, bekledim... ve 11:45 'te ucaga aldilar bizi, hazirlan bekle derken vakit gecti ve Minneapolise indigimde saat 2:00 olmustu! Kil payi Dallas ucagini kacirmama yanarken elime 5:16'daki ucaga ait bileti aldim ve havaalanini seyre daldim. Once tuvalete gittim, sonra yemek yedim, sonra kahve aldim, sonra bilgisayarima takildim, sonra kontuara gittim, kitabimi okumaya devam ettim, arada sikildikca gazete dergi bayilerinde gazete ve dergileri karistirdim, hediyelik esya baktim, arada yine tuvalete gittim, kontuara geldim, yanimdaki insanlarla muhabbet ettim, telefonda konustum: Havaalaninda yapilabilecek herseyi yaptim anlayacaginiz! Neyse ki vakit geldi ve nihayet(!) bu ucak ertelenmeden Dallas'a uctu ve ben 7:30 sularinda Dallas'a, topragini optugum Dallas'a dondum!
Tum cuma gunum cok da verimli olmayan bir sekilde havaalanlarinda ve ucaklarda gecti, mumkunse bir muddet ucak mucak gormek istemiyorum ama, ne fayda! haftaya yine gidiyorum buralardan!
Bir onceki gun olan firtinadan ve sukran gunu tatilinden dolayi ekstra bir doluluk vardi havaalaninda, dolayisiyla ogrendim ki ucagim ertelenmis 10:50'ye... bu demek, baglantimi kaciracagim demekti. Memphis'ten ondan sonraki bos yer olan baglanti aksam 6'daydi!!! Istemedim tabii ki, daha erken baglanti olasiligi olan Minneapolis'e cevirdiler rotami, ucagin 8 :45'de kalkacagini ve benim oradan baglantimin 1:50'de olacagini duyunca peki dedim, hatta sevindim baya...
Amma velakin 8:45'deki ucak da 10:30'a ertelendi, hrrrrrrrr!!! Efendim, kah koltuklarin ustunde uyuyarak, kah bilgisayarima takilarak, tezimle ilgili oldugu icin aldigim kitabi okuyarak, kah eve telefon edip ev ahalisine binbir sitem ederek bekledim. Saat 10:15 oldu hala tik yok kontuarda... Derken bir gorevli gelip ucagin 11:30'a ertelendigini iletti. Bir hesap yaptim, yol iki saat surecekti, normalde 1:30'da saat farkiyla 12:30'da orada olacaktim, Dallas ucagina rahat rahat yetisecektim, o yuzden beklemeyi tercih ettim. Bekledim -beklemek, bizim yasamimiz-, bekledi, bekledim... ve 11:45 'te ucaga aldilar bizi, hazirlan bekle derken vakit gecti ve Minneapolise indigimde saat 2:00 olmustu! Kil payi Dallas ucagini kacirmama yanarken elime 5:16'daki ucaga ait bileti aldim ve havaalanini seyre daldim. Once tuvalete gittim, sonra yemek yedim, sonra kahve aldim, sonra bilgisayarima takildim, sonra kontuara gittim, kitabimi okumaya devam ettim, arada sikildikca gazete dergi bayilerinde gazete ve dergileri karistirdim, hediyelik esya baktim, arada yine tuvalete gittim, kontuara geldim, yanimdaki insanlarla muhabbet ettim, telefonda konustum: Havaalaninda yapilabilecek herseyi yaptim anlayacaginiz! Neyse ki vakit geldi ve nihayet(!) bu ucak ertelenmeden Dallas'a uctu ve ben 7:30 sularinda Dallas'a, topragini optugum Dallas'a dondum!
Tum cuma gunum cok da verimli olmayan bir sekilde havaalanlarinda ve ucaklarda gecti, mumkunse bir muddet ucak mucak gormek istemiyorum ama, ne fayda! haftaya yine gidiyorum buralardan!
15 Kasım 2006 Çarşamba
canimcigim

Canimcigimin bu resmini cok sevdim, her zaman bakayim diye buraya koydum. Resimlerden anliyor en cok insan ne kadar da cabuk buyuduklerini, ve de inanamiyorum elbette... Yanliz, her resimde onluk karizmamizi bozuyor biraz ama hala ve hala agzinin suyu akiyor Selim'in cok fazla. Dislerin gelmesiyle sulanmalar daha da artti, bu nedenle onluksuz bir animiz bile gecmiyor.
14 Kasım 2006 Salı
kacamak bir yazi...
-okuyanlar bilirler :)-.
ara ara geliyor boyle insana,
ister mevsim degisikligi deyin, ister yasadiklarimiz, ister baska birsey.
oluyor iste...
benimkinin sebebi ise yine is gorusmesine gidecek olmam sanirim.
aslinda guzel birsey, bu sayede gectigimiz ay icinde bircok yeni yer gordum, yeni insanlarla tanistim, mesleki acidan kendime guvenim geldi, vs.
ancak, yorgunluk sanirim simdi benimkisi; ve de yaptigim bu ziyaretlerin sonucunu almak istiyorum biraz da,
ve Selim'den ayriliyor olmak da uzuyor beni.
aslinda hemen karar veren iki yerden olumlu sonuc aldim, ancak pekcok seyi birarada dusundugumuzde, ve de hocamin da fikrini alinca kabul etmedik bu yerleri
-dogrusu ben de cok istemiyordum-.
istedigim yerlerden haber bekliyorum su anda;
olumsuz bir gelisme yok, isin iyi yani.
bir de biletimdeki son an degisikliginden yarin uzunca bir sure ucakta ve havaalanlarinda gecirecegim vaktimi, bu da moralimi bozdu biraz; ogleden sonra ucte binecegim ucaga -ki bir saat once orada olmak gerekiyor- gece onda olacagim gidecegim yerde...
uf, puf nidalari icindeyim anlayacaginiz.
ama sikayet yok!
bu gidecegim yeri hocam istiyor,
arastirma yapabilecegim insanlar var,
pek cok universitenin oldugu bir sehir
-Sebo icin de iyi yani-,
unlu bir sehir
-hani herkesin zevkle gezmek isteyecegi turden-,
ve de guzel bir okul;
umarim guzel gecer hersey de tum bu yorgunluga deger.
iste boyle...
neyse, boyle yorgun, bikkin, sikkin bir modda yazdim yine...
aman canim gunluk degil mi bu, istedigim gibi yazarim! oyle degil mi ama ?
11 Kasım 2006 Cumartesi
oradan, suradan, buradan...
Niye sorusunun yaniti: Cunku birseylar yazmaya cok bir enerjim yoktu, ama blogumu ihmal etmedigimi hissetmek ve sevdigim birseyleri paylasmak amaciyla oyle bir yazi yazdim, bu beni rahatlatti.
Bu gunlerde genel olarak yogun zamanlar yasiyorum denebilir. Bir yandan hem tezimle ilgili birseyler yapmaya calisiyorum, hem bahsettigim makale uzerine calisiyorum, hem asistanlik gorevlerimi yerine getiriyorum, hem is basvurularinin olan tekliflerini degerlendiriyor, olmayanlari takip ediyor bekliyorum, hem de yeni gorusmelere hazirlaniyorum. Yogun mu? Yogun... Ama ne guzel ki tum bunlari simdilik buyuk bir zevkle yapiyorum, guzel seyler olacagini umid ederek...
Bir yandan annem ve babam sagolsunlar evle ilgili islerimizi baya kolaylastiriyorlar: eve gittigimizde yemekler hazir, etraf derli toplu oluyor. Hic alismadigim uzere camasirlar utulu; pantolonlar askida, tshirtler cekmecede giyilmeyi bekliyorlar. Her ne kadar bu duruma alissak da ara -sira bunun gecici oldugunu kendime ve Sebo'ya belirtme ihtiyaci hissediyorum ki annemler gittiklerinde buyuk bir sok yasamayalim.
Bu arada bu yogunlukta buralari birakmanin uygun olmadigi kanaatine vararak Turkiye gezimizi iptal ettik; bir yandan cok uzgunuz -gitmemiz gereken yerler, gormemiz gereken sevdiklerimiz vardi- bir yandan da boylesinin simdilik cok daha iyi oldugunu dusunuyoruz; hersey bir belirginlessin bakalim, Turkiye gezisi o zaman daha da anlamlanacak.
Bu haberler boyle...
Bir yandan da cekirdek ailemizle ilgilisi olamayan ama buyuk ailemiz icinde olan huzursuzluklar var ki, ister istemez dolayli olarak beni de bizi de mutsuz ediyor. Insan istiyor ki herkes iyi olsun, herkes iyi anlassin birbiriyle darginliklar olmasin, lay lay lom yasayalim ama her zaman bu boyle olmuyor ve binlerce kilometre uzakta olsaniz da yasanan, yasanacak seyler psikolojisini etkiliyor insanin.
Bir de sanirim annemlerin bu ayin sonunda gidecek olmasi da beni huzunlendirmeye basladi. Anneme bu sabah "gittiginizde Selim'i cok ozleyeceksiniz" diyordum ki o da bana "sen de cekmecendeki utulu camasirlari" dedi, utulu camasirlari ozleyecegim ozlemesine ama anne ve babamin buradaki varligini da ozleyecegim cok, ozlenmez mi; hele de arada bu kadar mesafe olunca ve zaman, isler gibi kisitlamalarla her zaman "ha deyince" gidemeyecegimizi, gorusemeyecegimizi dusununce bir tuhaf oldum ama caktirmadim, caktiramadim her zaman oldugu gibi.
Neyse, oradan, suradan ama en cok da BURADAN bir yazi oldu bu!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)