Kendimi dogaya yakin hissettigim zamanlar mutlu oluyorum. Bu siralar bahceyle ugrasmak kadar verandada oturup kus seslerini dinlemek dahi huzur veriyor bana. Maryland ve cevresi, Virginia'yi da dahil edebiliriz yesilin sehir icinde dahi cok bol, cok koyu oldugu yerler.
Yesil'i ne cok ozlemistik Turkiye'deyken...
Sadece yesil degil, topraktaki cesit cesit kurtlar, bocekler; bahcede ugrasirken onunuze cikiveren bir kahverengi kurbaga, yada tuyle kapli bir kurtcuk neselendirmeye yetiyor insani.
Doga insana pekcok sey de ogretiyor:
Ektigimiz tohumlarin cikmasini beklerken sabretmeyi,
Incecik, kucucuk dallarla hemen yakinindaki bir cubuga ya da bitkiye tutunurken, hayata tutunmayi,
Minik ciceklerdeki guzelligin bir de bir meyveye ya da sebzeye donusecek olmasinin umudunu,
Asmanin ustune tutunmus bir tirtilin kelebege donusmesi, degisimi
Dogada da ne kadar can alici, parlak, sa'sali giyinmis bitki varsa o kadar zehirli oldugunu bilmek, belki de bizim icin, ruhumuz icin, kibir'in boburlenmenin de "zehirli" oldugunu...
Bunlar simdi, su anda dusunebildiklerimin kucucuk bir kismi.
Cocuklar gecenlerde "backyard science", yani "arkabahcede bilim" diye bir program izliyorlardi, benimki de o hesap "backyard philosphy" "arka bahcede felsefe" ya da "arka bahcede tefekkur" e donustu sanki.
Not: Bu yaziyi birkac fotograf ile taclandirmak lazim gelirdi... Ne yapalim, baska sefere ;)
1 yorum:
Tekrar yazman ne güzel ve yazdıkların da. :)
Yorum Gönder