Pages

6 Şubat 2012 Pazartesi

Bugunler ve ebeveyn olmak hakkinda

Yine uzattim arayi...
Biraz calismakla mesguldum, biraz melankoliklikle... Oyle gidip geliyor insan bazen...
Degisiklikler olacak hayatimizda, kesinlesti gibi hatta ama hala oylesine zorlastiriyoruz ki kararlarimizi ve hayatimizi kendimize, bu nedenle son ana kadar "oldu" diyemeyecegim, bu da kendinde bir sikinti getiriyor tabii.
***
Bugun dun okudugum bu yaziyi paylasmak icin yaziyorum aslinda. Amerikalilar ebeveynlik tarzlarini sorguluyorlar sanki. Daha once de Cinli anneler uzerine su yazi vardi, baya da bir ses getirmisti buralarda.
Yaziyi okurken ben hangisiyim, biz hangisiyiz diye kendini sorguluyor insan ister istemez. Yazida anlatildigi kadariyle yuzde yuz Fransiz ebeveynler kadar sakin ve disiplinli degiliz, sahsim icin konusayim degilim. Belki de biraz da bu cevrede yasadigimiz icin de yasadiklarimizi biraz daha Amerikalilara benzettim. Yazida Fransiz evlerinde oturma odasinda tek bir oyuncak olmazken, bizde ister istemez her odada kucuk buyuk bir oyuncak var. Bu konuda cocuk odasindan cikmasin oyuncaklar diye bir disiplin oturtmaya calissak da baslarda, sonra gorduk ki cocuklar anne-baba neredeyse orada olmak istiyorlar. Ve zaten calisan anne -baba olarak, hos biz akademisyen oldugumuz icin biraz daha rahatiz calisma saatlerimiz konusunda, ya da cocuklar okulda olunca gun icinde sinirli gorusurken en azindan yatma saatine kadar -ki bizimkiler en gec 8'de yatiyorlar- bizimle dilediklerince birlikte olsunlar diye oyuncaklarin odadan cikmasina izin verir olduk. Ama bu durum zaman zaman, ozellikle de yururken ayaginiza batan kucuk bir araba parcasi ya da lego olursa, insanin sinirini bozmuyor degil!
Ancak Amerikalilar'in cocuk 18 yasina kadar devamli kendilerini cocuklarina adiyor sekilde yasamlarini surdurmeleri de ters geliyor bana. Oyle ki hafta icleri kadar hafta sonlarini da devamli cocuklarini o spordan, bu spora, o kurstan bu derse goturerek geciriyorlar, ve gozlemledigim kadariyla cok adanmislar bu konuda. 18den sonra ise, bu zamana kadar senin icin yasadim simdi kendim icin yasayacagim diyerek kendine birakiyorlar cocuklari. Istisnalar vardir tabii ki ama genel olarak benim gozlemledigim bu sekilde.
Yani yaziyi okursaniz siz de kendinizi bir yere koyacaksiniz belki ama biz, yani bizim ailemiz, bunlarin arasinda bir yerde sanki. Bazi konularda tamamen Fransiz ornegine evet derken bazi konularda Amerikan ornegiyle ayniyiz. Bazen de ikisinin arasi bir yerde.

Sonucta hem ebeveynin hem de cocuklarin mutlu, ve ruhsal sagliklarinin yerinde oldugu bir aile olmak dilegiyle diyorum!

Bu arada, merak ediyorum, sizin bu konuda dusunceleriniz ne?

Hiç yorum yok: