Pages

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Bibbiiiiiiiiii

Bibbiiiiiiii!!! (selim'cede "bitti" anlamina geliyor)
Savunmami basariyla gecti gitti.
Benim icin dua eden, iyi dileklerde bulunan, ve kalbiyle benim yanimda olan herkese ayri ayri cok tesekkur ediyorum.
Ayrintilari daha sonra yazmaya calisacagim ama simdilik haber vereyim dedim...
Sevgilerimle...

24 Temmuz 2007 Salı

eski bir fotograf ve...



Dun bilgisayarimin bilmedigim bir yerinden cikti bu fotograf. Hatta simdi, fotografin kesilmemis halini bulup da koyayim dedim, bulamadim...
Miniklik hallerinden bir minik Selim; gectigimiz ramazan ayiydi, henuz bir yasina basmamisti, tam olarak ne gun cekildi bilemiyorum ama cunku o fotograf cekilirken ben orada degildim.
Simdi minik bebegi olan arkadaslar, hangi hali daha zor? diye soruyorlar; bebekligi mi su anlari mi?
Her anin farkli bir zorlugu olsa da zahmet acisindan hersey 6. aydan sonra basliyor sanki; hareketlenip meraklandiklari zaman hep bir takipte olmak gerekiyor. Simdilerde bu hareketlilik ve merakin ustune, ozel istekleri de geliyor; oyun oynama istegi, disariya gezmege cikma istegi; yemek yeme, su icme vs gibi istekler geliyor. Onunla birlikte oldugunuz her ani dolduruyor; dolu dolu.
Evet, zorlugu artiyor bebekligine gore ama bununla birlikte sevgisi de kat kat artiyor. Her gecen gun insan bebegine -evet, hala bebegim Selim benim ;)- daha guclu bir sevgiyle baglaniyor. Birlikte oldukca, onun hareketlerini; dillenisini, gelip sarilisini, saclarinizi oksayisini, opusunu, soylediklerini dusundukce cok cok daha buyuk bir sevgiyle baglaniyorsunuz.
***
Bugunlerde Selim duzgun bir sekilde opmegi ogrendi. Eskiden de biliyordu opmegi ama sadece dudaklarini degdiriyordu; simdi ise guzelce opuyor bizi; ama onun cani istedigi zaman.
Kelime haznesi de gelisiyor gitgide; minik bir papagan misali her soyledigimizi tekrar ediyor, masallah. Kameraya almakta gecikiyorum, yakalayamiyorum cogu zaman; cunku minik beyimiz elimden almaya calisiyor fotograf makinasini her daim. Bugunlerde en cok soyledigi kelimeler: bibbiii (bitti, birsey bitince), yerde? (nerde, yastiklarin altina gizlenip annesinin bulmasini istediginde), dittiii (gitti: baba veya anne ortadan kayboldugunda), muuu (muz), ham (yiyecek herhangi birsey), baamo (gibi birsey, banyo anlaminda), meeba (el sikisip merhaba diyoruz), aciii (aci, gecenlerde yemek yaparken tezgahin ustune oturtmustum -yoksa ayaklarima yapisiyor cunku- o da bir yandan mutfak tezgahinin ustundekileri karistiriyor, bir yandan bana bakiyordu. yemek, yapiyordum soganlari dogradim, bir parca sogan aldi katir kutur yedi, bana misin demedi, sonra biber dogramaya gectim, annecigim yeme onu dediysem de bir biberi alip hart diye isirdi ve aci kelimesiyle yasayarak tanismis oldu; aslinda faydasi da oldu yemesini -icmesini istemedigimiz bir seyden -kola ornegin- aciii diyerek vazgecirebiliyoruz artik onu).
***
Bu aralar mizildamalar da artti. Istedigi birsey olmayinca mizildiyarak -bizim deyisimizler agzini yildirarak- istemege basliyor bu durumdan cidden hoslanmiyorum ve bagirma annecigim diyerek yaptiginin yanlis oldugunu soylemeye calisiyorum, ya da dikkatini baska yone cekiyorum vs. o da bana baama (bagirma) diye karsilik veriyor :)
***
Yazacak pek birseyim yok Selim'le ilgili diyordum ama dusununce cikiyormus.
***
tuvalet egitimi icin erken ama yavastan baslamak istiyoruz; keske birileri bu konuda birseyler yazsa da feyz alsak :))) (esracigim bu konuda top sana geldi, sizin icin cooook erken ama bir el atsan su ise ;)
bugun bu amacla bir sure kilot giydirdim; kilot da pek yakisti masallah; ama on dakika dur(a)madi malesef :(
simdilik; cis, kaka, tuvalet.... gibi kavramlari ogretmege calisiyoruz; bu da bir baslangic. ogrendi, altini acinca burnunu kapiyor suratinda kotu bir ifadeyle, cok komik :).
***
Simdilik Selim'den bu kadaaaar!

22 Temmuz 2007 Pazar

yazmayacagim, dedim ama...

hep boyle oluyor! o hep en yogun oldugum zamanlarda "yok, yazmayacagim" dedigim halde (bakiniz asagidaki yazi) kendimi birseyler ciziktirirken ve hatta bunun icin cabalarken buluyorum ben. hatta soyle ufak bir arastirma yapsam eminim en yogun zamanlarimla blog yazilarim arasindaki korelasyon .90 falan olur :))).
eh, neyse olsun o kadar; her gulun bir dikeni vardir :P diye ucuz bir espri yapip su savunma stresimin de yukseldigi bu anlarda ailecek yaptigimiz bir aktiviteden bahsedeyim: alis-veris!
kulaga, ozellikle de hemcinslerimin kulagina, ne kadar hos gelirse gelsin yeniden bir evi sifirdan, hadi sifir abarti oldu esyalarimizin %20'sini goturecegiz yanimizsa, kurmak eglenceli oldugu kadar zahmetli birsey.
ucundan kiyisindan baslasak da aldiklarimizin yaninda almayi planladiklarimiz hala deve ve kulak misali (aldiklarimiz kulak oluyor bu arada). gerci bugun farkettim ki herseyi bir anda alma stresinin de pek bir alemi yok aslinda. oglusun yatagini, odasini halletik -ona ikea'dan cocuk yatagi ve hos bir oda takimi tarzi birseyler edindik-; bizim yatak odasini da halledersek simdilik oturma odasi konusunda cok da acele etmemek mantikli olacak. - zaten ilk baslarda pek oturmak icin zamanimiz da olmayacak gibi-
bunlarin yanisira mutfaga cesitli aletler, aksesuarlar almanin yaninda su anki yemek takimlarini da elden gecirip degistirmenin de zevkini yasayacagiz. hos, zaten turkiyede biraktigimiz kocaman guzel bir yemek takimimiz var, bes senedir gidip almamizi bekleyen, ama o yuz kusur parca guzelim (ceyizim diye soylemiyorum ;) nasil getirecegimizi bilemedigimiz icin simdilik kendimiz icin gunluk ama hos birseyler bakiyoruz iste. elle'den duydum mikasa'da buyuk indirim varmis, savunmadan sonra bir kosu oraya...
bir yandan da artik ciddi is hayatina baslayacagim icin ustume basima daha bir dikkat etmem gerektigi vakif oldu. "ya tasindigimizda zamanimiz olmazsa?" ve "ilk basta neyi nereden alacagimi tam da oturtamam zaten" diyerek kiyafetlere de bakiyorum bu arada, bu olayi da savunmadan sonra hizlandirmam gerekiyor, ayni sorun kocisimde de var. ama yine de yaz indirimlerinden cok cici ayakkabilar -bir tanesi serra'nin su meshur pozundaki sevgili MP'nin de pek begendigi ayakkabilar, dayanamadim ben de aldim (bu ara cumle de neydi deme ey sevgili okur, anlayan anladi anlayacagini :))), terlikler ve birkac giyim esyasi aldigimi soylemeden gecemeyecegim ;).
***
bu kadar ihtiyac cilginliginin arasinda bu carsamba insallah tezimi savunacagim (25 temmuz); hemen akabinde evimizi bosaltacagiz -daha hicbirsey toplamadik- (31 temmuz); ve ben tum bunlar arasinda insallah sag salim savunursam tezimi teslim edecegim.
cok karisik, kurusuk, stresli, mitresli bir zaman geciriyorum, geciriyoruz anlayacaginiz; eh bu arada da yazi yazmadan olmazdi degil mi ama ;)?
***
efendim, verdigim linklerle de -dar alanda kisa paslasmalar; yok, pardon dar zamanda sikisik yazilar olayina da yeni(!) bir boyut getiriyorum, bilmem farkettiniz mi?
***
ya, benim kafam cidden cok mu mesgul, bana mi oyle geliyor???

20 Temmuz 2007 Cuma

25 temmuz sonrasina kadar yeni birseyler yaz(a)mayacagim...

13 Temmuz 2007 Cuma

Satiyorum, saaaaat-tiiim!

5 yil once Turkye'den yukseklisans yapma amaciyla gelirken ABD'ye, yalnizca 6 aylik -hatta bazilari icin 4 aylik- omru olan yepyeni esyalarimizi ne yapacagimizi bilememistik.
Aldigimiz yere geri vermek icin konustuk, olmadi; ikinci el satmak icin cabaladik, aldigimiz fiyatlardan cok cok dusukfiyata gidebilecegini gorunce vazgectik. Ve sonunda esyalarimizin bir kismini benim annemlere bir kismini kayinvalidemlere gonderdik.
Bu nereden aklina geldi diye sorarsaniz, su anda tasinacak oldugumuz icin yine elimizdeki esyalari leden cikariyoruz. Isin ilginc yani zaten ikinci ya da belki ucuncu el olan bazi esyalarimizi yine de deger bir fiyata satabiliyor olmamiz. Turkiye'de hemen hemen hic kullanilmamis esyalari satamazken, burada kullanilmis -elbette cok fazla hirpalanmamis- esyalarinizi satabileceginiz bir market var. Insanlar turkiyedekinin aksine ikinci el birsey almaya cekinmiyorlar, ve hatta ikinci el esyalariniz pek de degerini kaybetmiyor sattiginizda.
Bunda insanlarin belki daha fazla gezgin ruhlu olmasinin -oyle mi acaba, asil bizler gocebe bir kulturden gelmiyor muyuz?- mi, ya da bizlerin boyle bir yeni olan seylere duskunlugumuzden mi bilemiyorum ama bes sene oncesinin turkiyesinde hakkini veren bir ikinci el pazari olmayisi bizi cok zor durumda birakmisti acikcasi.
Bilmem su anda durum degismis midir?
Bir de buradaki garaj satislari var ki o da bir baska alem. Garaj satislarinda insanlar genelde sahip olduklari, kullanilmis, ama artik kullanmadiklari esyalari satiyorlar. Ozellikle bahar mevsiminde, insanlarin belki de bahar temizligi ile evlerindeki fazlaliklardan kurtulmalarinin bir yolu bu. Garaj satislarinda hemen hemen hersey satiliyor. Bardak, tabaktan tutun da ayakkabiya kadar... Bu garaj satislarinda gayet guzel seyleri cok uygun fiyatlara alabiliyorsunuz.
Ozellikle annem buraya geldiginde garaj satislarini cok sevmististi, "ben de turkiye'de yapacagim" diyordu, yapti mi bilmem :)))
Gercekten turkiyede neden yapilmiyor boyle seyler, insanlarin yeniye olan duskunlugunden mi, kullanmadiklarini satmak yerine vermek isteyislerinden mi, kullanilmis esyalarin gercekten cok da fazla kullanilmis oldugundan mi, ikinci el satmayi ve almayi kendimize yakistiramamizdan mi? Gercekten, neden acaba?

10 Temmuz 2007 Salı

Yagmurlar icinden...

Yaz ortasindayiz... Hatta Temmuz ayinin ortasina bile geldik sayilir; gunler o kadar cabuk geciyor ki insan neler yasadigini bile farkedemiyor zaman zaman...
Yagislar, bol gokgurultu yagmurlar hizini cok da kesmeden devam ediyor. Bundan hic sikayetci degilim, hatta iki gunluk sicak oldugunda hemen yagmurlari arar olduk. Dallas degil Seattle vesselam :)
Biz de tasinma, mezuniyet, tez vs. gibi konular arasinda sikismis durumdayiz, biri tamamen bitmeden digerine tam da yogunlasamiyor insan; bu da insanda devamli bir kalp carpintisi yapiyor.
Cumartesi gunu gozlugum kirildi, ustune bastim kirildi... Dun yeni bir gozluk icin doktora gittik, gozluk siparisim verildi, iyice kucucuk bir gozluk aldim, pek entellektuel olacagim sormayin ;)
Es zamanlarda, uzun zaman once kirilmis olan ve benim elbette ihmal ettigim disim gitgide agrimaya basladi, ve bize dis doktoru yolu gorundu. Doktor ilk once yeni bir kanal tedavisi ile kurtarmaya calistiysa da enfeksiyon bir hayli ilerlemis oldugundan bir sure temizledikten sonra disi cekme karari aldi. Dis gitti ama aslinda hersey yeni basliyor, giden disin yerine yapilmasi gerekenler; diger bakim isteyen dislerim de eklenince bana tasinir tasinmaz iyi bir dis doktoru bulmak dusuyor.
Iki gunu boyle gecirdik iste, bu arada Sebo da bu vesileyle dusun bir dolgusunu tedavi ettirmege basladi.
Blogda "dis" konusunda yazdigim yazilar gun gectikce artiyor mu ne?
Neyse, iste boyle yazmiyorsam bu aralar vardir elbet bir sebebi :)))

4 Temmuz 2007 Çarşamba

iyi geceler bebegim...

Selim'i bugun yatirirken baska bir sevgiyle doldu icim.
Cok sukur su yatma duzenini oturttugumuzdan beri her gece saat 8'de yatagina yatiyor Selim. Oncesinde genelde yikanma, alt degistirme, sut icme (ya da artik cok seyrek hale gelen emme) rutinlerinden sonra yatagina yatirdigimizda artik kabullenmis bir sekilde yatiyor yatagina.
Bir de yatirmadan bes dakika oncesinden basliyoruz, Selimcigim yatacaksin biraz sonra, iyi geceler diyecegiz, bay bay deyip yatacagiz diye.
Bugun de boyle bir rutin sonrasi, babasini opup iyi geceler dedikten sonra kucagimda odasina giderken bay bay diye el salladi oglusum babasina -genelde yapiyor bunu ama bugun bana baska bir tatli geldi-, ben de opup iyi geceler dedikten sonra yatagina koyunca, oyle yan yatip kisaca "bay baaaay" dedi bana ve gozlerini kapatti usulca. Oyle tatliydi ki o hali tekrar kucagima alip opmemek icin zor tuttum kendimi. Kapiyi kapatip ciktim odadan ama kalbim orada kaldi...

3 Temmuz 2007 Salı

yazalim acilalim :)))

Selimcigim bizden sikiliyor musun yoksa?
Masallah bu kadar hareketli olunca Selim, biz yetisemiyoruz onun bu hizina. Illa ve muhakkak birseyler yapmak durumunda oluyoruz onun icin gun icinde. Yoksa, mumkun degil mizildamasindan kurtulamazsiniz.
Hos yavrucugum oyle insanin basina sarip mizildayan cinsten degil ama yine de ozel bir etkinlik olmazsa gelip bizimle gecirmek istiyor vaktini, oyle kendi kendine oyuncaklariyla oynama donemi bitti sanki.
Bu aralar sandalyelerin, koltuklarin ve direk de masalarin tepesinde gezinmege bayiliyor Selim, bizim icin de masalarin ustunde birsey birakmak sorun oluyor; bir bakiveriyorsunuz onemli bir sey'e onemli birseyler olmus, yokolmus :)))
Insanlarla iletisim kurmayi cok seviyor Selim. Birileri onunla konustugu zaman kendince -biz anlamasak da cevap vermege calisiyor- gulucukler atiyor, bir sekilde konusmayi goturuyor yani. Amerikalilar genelde cocuklarla cok guzel iletisim kuruyorlar, bu da Selim'in ekstra hosuna gidiyor tabii ki.
Bir de kucuk cocuklara cok merakli Selim bey, eee etrafta pek gormeyince gordugunde oynamak, sarilmak istiyor. Hatta hic birakmak istemiyor cocuklari.
Yalniz cok sikilgan, gerci hareketli bir cocuktan bunu beklemek yanlis belki ama bugun benim ofisimde iki saat zor durdu, hayirlisi bakalim. Ozellikle disarilarda bir yere gittigimizde de oturmak mumkun olmuyor, devamli arkasinda, saginda solundayiz. Gerci restorantlarda cocuk sndalyesinde onunde de bir icecek ve o an icin sevdigi, onu oyalayan bir yemek olursa yarim saat kadar hepimiz mutlu mesut birseyler yiyebiliyoruz. Burada bu cocuk sandalyesi ve boyakalemleri olayini cok seviyorum, cankurtaricilar :)
Bugunlerde favori sozcugu "duttuuuu" (dustu), bu kelimeyi dusen hersey icin -kendisi dahil- soylese de, attigi seylere de soylemesi pek bir komik oluyor. O zaman "hayir oglum dusmedi, sen attin onu" dedigimizde anlamamazliktan geliyor :)))
Iste Selim'den kareler:
Selim bu aralar israrla yemegini kendisi yiyiyor, midesine ne kadar giderse artik ;)



Disariya cikiyoruz, babba'mizi (sapka) takmamiz lazim ama abba'miz (ayakkabi) nerede?



Koltuklarin tepesinden bir kare



Cantami karistirayim bakayim icinde neler varmis (labels: ben bunu hep yapiyorum)



Selim is -pardon, yaramazlik- basinda... Niye oyle diyorsun annecigim, ben bu sularla oynarken sen de ne yaptigina baksana... Ah, evet yavrum ben de pek hoslaniyorum senin bu hallerinden :)



Disariya gdecegiz diye giyindim ama nerdeee bowling oynamaya gidiyormusuz megerse, cok sikildim, elime o agir toplardan degdirmediler bile... Haaa bu arada ben topa ball der oldum, annemler nedenini arastiriyorlar

2 Temmuz 2007 Pazartesi

bowling'e bir iki...


Dunden kalmaydim bugun, omzum agriyor cok fena.
Zira yillar sonra ilk kez bowling oynamaya gittik arkadaslarimizdan gelen spontane bir telefonla.
Ben severim bowling oynamayi, ustasi degilim ama bir donem oynamisligim vardir baya. Universiteden mezun olduktan sonra Denizli'de calistigim donemde tekstil sirketleri arasi bowling turnuvalari olurdu. Hos, tekstilde calisanlar -ya da benim gibi bir donem calismis olanlar- bilirler ki bu sektorde bos zaman yoktur pek. Ama diyelim ki oldu, Denizli'de boyle zamanlarda yapilacak birseyler bulunurdu mutlaka, bowling de bunlardan biriydi bizim icin.
O zamanlar aldigim keyfi hatirlamak ve bir mola vermek adina arkadaslarimizin bu teklifine hemen evet dedik.
Her ne kadar bowling oynarken Selim cok rahat ortalikta hareket edemedigi icin -top carpmasi gibi bir kaza tehlikesine karsi- devamli bir kucaktan o kucaga gectigi icin sikilsa da -hatta sikintidan patlasa da- biz dun biraz bencillik yaptik ve bir bucuk saat cok guzel eglendik.
Bowling oynamayi ozlemisim; ama oynayis tarzim degismemis, eskisi gibi hatta aynen su resimdeki kiz gibi atiyorum toplari; her defasinda hepsini deviremesem de birkac puan aliyorum, gerci puan muanbahane maksat eglenmek. Ama insan bu oyunda basarili oldukca egleniyor.
Dun bu sayede guzel bir pazar oldu bizim icin ;)devami savunmadan sonraya ...