Bu minnos, benim eve girer- cikarken rastladigim komsunun kedisi.
Cok tatli, cok canli bir o kadar da yaramaz bir kedi.
Evden ciktigimda oynamak icin ayaklarima atliyor, hemen onu yere yatirip dislerimi sikarak oksuyorum, seviyorum ben de. Ama ozgurlugune duskun yaramaz bir oglan bu, ben oyle yapinca sikilip kaciveriyor ellerimden. Onu etrafta oynar sekilde gormek bana buyuuuk bir mutluluk veriyor.
Bazen de dayanamiyor, icimde muthis bir sekilde onu eve goturme duygusu hissediyorum...
Gerci havalarin sogumasiyla birlikte onu da pek fazla disari cikarmiyorlar artik, her ne kadar ozgurlugunu yasasa da bir ev kedisi o. Ve sanirim (uzaktan gozlemledigim kadariyla) evde kendisiyle oynayan dort ya da bes cocugun oldugu, hic sikilmayacagi bir evin kedisi.
Ama cok guzel oyle degil mi???
27 Ekim 2005 Perşembe
26 Ekim 2005 Çarşamba
Dort mevsim
dort mevsim
Bloglar arasi bir gezinti yaparken bu resme (illisturasyon?) rastladim ve havalara ve mevsimlere takik oldugum su gunlerde gayet hosuma gitti.
Buralara nihayet(!) kis geldi diye sevinebilecegim artik. Zira artik sabah evden ciktigimda o taze, soguk ve mis gibi kokan kis havasini icime cekebiliyorum, hos bir duygu...
Kisliklarimizi cikarmamiz lazim... Gecici (oldugunu umdugum ;)) hasmetli gobegimi hangi kyafetlerimle ortecegimi bilmiyorum ama hepsini tek tek deneyecegim bakalim. Ayri bir yeri olduguna katiliyorum (zira muchacha "git, bak hamilelik kiyafetleri al, tadini cikar" demisti bir telefon gorusmemizde) ama oyle ayrica hamilelik kiyafetleri giymek pek hosuma gitmiyor, gerci cok hos olanlari da yok degil hani, iki tane beli lastikli pantalonumu cok seviyorum mesela. Ama yine de olan kiyafetlerimin icinde sevgili oglisimin kendini iyiden iyiye belli etmesini seviyorum ben.
Kisliklar diyordum ya, kucukken mevsim ortalarinda ya da sonlarina dogru yaptigim birsey geldi aklima:"mizildanmak"... "Kisliklarimi (mevsimine gore yazliklarimi da oluyor bu ) ozlediiiiiiiim" diye mizildanmak anneme.
Mevsim sonlarinda gelecek mevsimin kiyafetlerini dolaplardan cikariyor olmak ayri bir guzel gelirdi kucukken bana (gerci simdi ayni guzelligi hissedemiyorum neden1: burada mevsim ayriminin pek fazla olmamasi ve yazliklarla kisliklarin -genelde- birarada bulunmasi; neden2: artik kiyafetleri kaldirip cikaranin annem degil de ben olmasi, yani olayin "is" boyutu). Oyle ki cikan kiyafetlerimi coktan unutmus oldugum icin hepsi cok yeni seylermis gibi gorunurdu gozume ve oyle cok sevindirirdi beni kiyafetlerin cikmis olmasi. Hele de kisliklara ait o naftalin kokusuna bayilirdim. O kokunun o gunlerden kalma ayri bir yeri vardir benim icin hala.
Simdi ise dogmamis bebisime aldigim kiyafetlere bakma, onlari katlamak, yerlestirmek vs. ayni derecede mutluluk veriyor sanki bana...
21 Ekim 2005 Cuma
leaves in snow
Bugun nihayet soguk olmasa da :( "serin" bir havaya uyandik.
Normal iklimi olan bir yerde yasiyor olsaydim "hey kis geldi ne guzel :)))" diye sevinirdim. Ancak yasadigim bu yerde malesef boyle yargilara varamiyorum... Umud ediyorum oyledir, kisin habercisidir bu ve bir daha hava sicakligi 80 F'lerin ustune cikmaz. Zira psikolojik olarak bir daha yazdan kalma birkac hafta yasamaya ne kadar dayanirim bilmiyorum.
"ey kis geldiysen uc kere vur kapiyaaaaa"
Sonbahar ve sogugu andiran resimlerle avutuyorum kendimi. Sectigim resimlerdeki benzerlik dikkatimi cekti. Oyle yalnizca doga resimleri degil bunlar, mutlaka bir yol var aralarinda. Farkinda degildim once, simdi farkettim, ustunde dusunmeliyim sanirim. Neden ille de bir yol var begendigim resimler arasinda?
Yol=ozgurluk belki de. Belki de baska birsey, bilmiyorum; dedim ya dusunmeliyimmmm.
Sevgili bebisim kendini iyice belli ediyor bu arada "ben buradayim"diyor, gezinmedik, tekmelenmedik yer birakmayarak icimde. Bu anin guzelligini yasamaliyim biliyorum ama ciktigi zaman icimden onun bu gezinislerini, minik (bazen buyuk ve can acitici da olabiliyor) hareketlerini ozleyecegimi dusunuyorum. Hareketlerini duymak huzur veriyor bana. Onun orada, icimde, benimle birlikte oldugunu, guvende oldugunu bilmek beni mutlu ediyor. Tadini cikarmak istiyorum bu anin...
17 Ekim 2005 Pazartesi
neredesin ey sevgili kis???
Ozledim seni hem de cok...
biliyorsun en cok seni severim ben, pekcogunun senden hoslanmayisina karsin. Belki de bu yalnizligindir seni sevmemin nedeni, kimbilir... belki sende ben'i gorusumdur, bir aralik cocugunu.
Ozledim seni neredesin?
nerede o icimi isitan sogugun? nerede yagmurun, o herseyi temizleyen kar'in nerede?
Nerede sicak kahvelerin, cukulatalarin, tarcin kokan sokaklarin?
Nerede o yuzume igne gibi vuran ve beni dirilten yasama sevincimi getiren havan?
Nerede?
hadi gel artik, ben sana hazirim...
sogugunla, yagmurunla, karinla, bulutlarinla, dogumgunleri, yildonumleri, yilbasilari ve bebegimle gel artik, seni bekliyorum...
16 Ekim 2005 Pazar
neden neden???
Dun annemle konustum telefonda ve bana blogumu okudugunu soyledi. Sonra cok begendigini ve yazmaya devam etmem istedigini iletti (cok zor bir cumle oldu bu). Ve bu benim hosuma gitti... Ne garip, 30 yasina ramak kalsa da insan farkinda olmadan sevdiklerinin, ozellikle de annesinin onayini bekliyor, oyle bir onay ve takdir hosuna gidiyor ve blog sayfalarimi acip, tekrar yazma istegi uyandirabiliyor icinde.
Minik baligimin icimde taklalar atarak yuzdugu su gunlerde insan annesinin ozelligini, o farkli yerini daha da iyi anliyor.
Iste bu sebeple tekrar yaziyorum.
Farkinda degildim ama uzun bir ara vermisim aslinda. Bence bu yazmaya degil de kendi kendine kalmaya verilmis bir ara. Yazarken ister istemez "ben"i yasiyorum ve yazmadigim zamanlar aslinda bir nebze bu "ben"den uzak kalinmis zamanlar gibi geliyor.
Ben'i dusunmedigim zamanlar yasamin ustumden akip gittigi ve benim bu akis karsisinda bakakaldigim anlar aslinda.
Yazmak bu anlamda durup dusunme, bir soluklanma firsati veriyor tum bu kargasa arasinda.
Eh artik onayi da almisken hatundan ;)
yazmaya devam...
Minik baligimin icimde taklalar atarak yuzdugu su gunlerde insan annesinin ozelligini, o farkli yerini daha da iyi anliyor.
Iste bu sebeple tekrar yaziyorum.
Farkinda degildim ama uzun bir ara vermisim aslinda. Bence bu yazmaya degil de kendi kendine kalmaya verilmis bir ara. Yazarken ister istemez "ben"i yasiyorum ve yazmadigim zamanlar aslinda bir nebze bu "ben"den uzak kalinmis zamanlar gibi geliyor.
Ben'i dusunmedigim zamanlar yasamin ustumden akip gittigi ve benim bu akis karsisinda bakakaldigim anlar aslinda.
Yazmak bu anlamda durup dusunme, bir soluklanma firsati veriyor tum bu kargasa arasinda.
Eh artik onayi da almisken hatundan ;)
yazmaya devam...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)