Bir vesile ile, ki detaylari onemli degil, Ilhan Irem'in "olanlar olmus" sarkisini dinledim... Bir an durmusum, oyle gercekten durmusum, kalakalmisim taa ki baktim en kucuk oglan kazagimdan cekistiriyor "annem, annem" diye...
Eskilere gittim diyecegim de bu sarki ben 3 yasindayken cikmis, 80li yillarda da pek calindigindandir belki, cocukluguma goturdu beni.
Cocuklugum, bir dugum bogazimda.
Cocuklugumla simdiki zamanlar arasinda sanki yuzyillar var gibi.
Cocuklugum, sanki ben degil, bana ait degil, bir baskasinin yasami gibi.
Cocuklugum, tekrar tekrar gordugum bir ruyanin sonunu gormeden uyanir gibi.
Oyle iste bir sarki seni senden alir, durdurur, tikar, dugumler...
Sonra bir ani gozunun onune gelir: Gun, universite sinavlarinin aciklandigi gun... Gun, sonuclari ogrenmemle birlikte kirmizi bisikletime atlayip, annemlerin yazligindan anneannemlerin yazligina ucarcasina bisiklet surdugum gun. Gun, en buyuk teyzemin bir bucuk sene kadar sonra olecegini bilmeden mujdeli haberi verme gunu. Gun, gelecegin neler getirecegini bilmemenin sapsalligini yasadigim gun.
Bazi an'lar, bazi ani'lar vardir, gozler onunden gitmez. O, onbes dakikalik bisiklet yolculugu gibi. Bisikletin tekerinin degdigi her tasi animsiyorum desem? Yuzume vuran ruzgari, ogleden sonrasi gunesinin sicakligini, denizden esen ruzgari, gectigim henuz site olmamis seftali bahcelerini...
Bir "olanlar olmus" sarkisi bana tum bunlari animsatti bir anda...
***
Cocukluguma gelince: yasanmisti, bitti. Birkac kisiymis insanlari bir arada tutan, onlar da gidince aile baglari bitti.
Ayrica anladim ki ister anne babaniz olsun, ister en yakinlariniz, onlarin istedikleri normlara uymayinca aile baglarini silip atabiliyorlar. Ailede boyle olunca toplumdaki cozulmeler de cok sasirtmiyor beni.
Anlayacaginiz, bizlere de "olanlar olmuuuus, olanlar olmus"...