Itiraf ediyorum, sirf 2011 yilinin son gunune bir son yazi olsun diye yaziyorum! Yeni yila yazarak girersem belki daha cok yazarim 2012 icinde de.
Aslinda onun icin gece tam 12'de makale ustune de calisayim ki, bol makale ciksin 2012'de! -Amin!-
Blog dunyasinda da yavas bir gun bugun, yeni yazi yazan blogger pek az. Sanirim herkes aksama hazirlik yapiyor.
Benim ise bugun gunum calismakla gecti, geciyor... Onumuzdeki birkac gun daha boyle olacak. Elimdeki isi kolayladim sayilir, ama son halini vermek ve hakemlere cevap yazmak da cok zaman alici ve ugrastirici bir is, ki yanlis yapmamak gerekiyor. Hayirlisi olsun bakalim, bittigini goruruz insallah.
Yarin Seb'i Portekiz'e ugurlayacagimiz icin yilin ilk gunu, ilk yazi yazamayabilirim. Ondan sonra da 15 gun ben,cocuklar, ve babaanneleri yanliz olacagiz... Bu arada Selim'in ve benim okullarimiz baslayacak. Okula ve ders anlatmaya hazir degilim, henuz... Umarim gecer bu motivasyonsuzluk hali.
Bu son yazi da boyle olsun, 2012 neseyle dolsun!
(Evet, ilkokul donemi manilerine bir gonderme yapalim bakalim :))))
31 Aralık 2011 Cumartesi
30 Aralık 2011 Cuma
Karisik Duygular
Karisik bir ruh hali sonunda yapacagini yapti: grip oldum!
Insan ruhi olarak zayiflamayagorsun fiziksel olarak da devami geliyor. Sonuc: iyi olmaliyim! Her iki acidan da!
Sagolsun Seb giderayak beni ayaga kaldirmaya calisiyor, ozellikle ilac takviyesi yaparak....
Iyi olmaliyim, cocuklarim icin; iyi olmaliyim, yan odada bilgisayarda beni bekleyen dosyalar icin; iyi olmaliyim, kendim icin!
Bir yandan yeni bir yilin arifesinde Turkiye'den gelen haberler de uzuyor beni. Umarsiz kalamiyorum olan bitene. Hele de hal bu kadar karisik iken! Sahi siz bir anlam verebiliyor musunuz? Hele herkesin olaylari kendi tardfina
cekip karsilikli karalama kampanyalari yok mu, uzaktan iyice dolanmis bir ip yumagini andiriyor hersey!
Bugun ustune ustluk burada da 1935 yilindan beri ilk kez bir kuduz vakasinin goruldugu haberini izledik bugun. 60 yaslarindaki vakayi farketmeden bir yarasanin isirmis olabileceginden supheleniliyor. Hastanin olumune kesin gozuyle bakiliyor.
Virus ve yarasa da isin icine girince su yenice izledigim C.0nt.ag10n filmini hatirladim. Hele de kuduz kucukken seyrettigim o korkunc kuduzla ilgili Turk filmini hatirlatti. Cocuklarin sudan korktugu sahneyi cikarip onume atti bilincaltim! Sebo da ayni filmi hatirlamis, baya etkilenmisiz demek ki cocuk halimizle.
Zaten hastaliklardan korkan bir yapim var- kucuklugumden kaynaklanan bir durum, yine baska bir yazi konusu olsun- ustune bunlari da duyunca iyice hal vahimlesti. Belki de hepsinin altinda bir olum korkusu yatiyordur kimbilir?
Velhasili tum bu karmasik durumlar, duygular icinde yine de umitvar olarak -umitvar olmaliyiz, en azindan gelecek nesiller icin!- herkese tum sorunlarin cozuldugu -cok utopik oldum simdi ama umutlarda sinir yoktur, oyle degil mi?- cozumlerden mutlu olabilecegimiz bir yeni yil diliyorum!
Vira 2012!
Insan ruhi olarak zayiflamayagorsun fiziksel olarak da devami geliyor. Sonuc: iyi olmaliyim! Her iki acidan da!
Sagolsun Seb giderayak beni ayaga kaldirmaya calisiyor, ozellikle ilac takviyesi yaparak....
Iyi olmaliyim, cocuklarim icin; iyi olmaliyim, yan odada bilgisayarda beni bekleyen dosyalar icin; iyi olmaliyim, kendim icin!
Bir yandan yeni bir yilin arifesinde Turkiye'den gelen haberler de uzuyor beni. Umarsiz kalamiyorum olan bitene. Hele de hal bu kadar karisik iken! Sahi siz bir anlam verebiliyor musunuz? Hele herkesin olaylari kendi tardfina
cekip karsilikli karalama kampanyalari yok mu, uzaktan iyice dolanmis bir ip yumagini andiriyor hersey!
Bugun ustune ustluk burada da 1935 yilindan beri ilk kez bir kuduz vakasinin goruldugu haberini izledik bugun. 60 yaslarindaki vakayi farketmeden bir yarasanin isirmis olabileceginden supheleniliyor. Hastanin olumune kesin gozuyle bakiliyor.
Virus ve yarasa da isin icine girince su yenice izledigim C.0nt.ag10n filmini hatirladim. Hele de kuduz kucukken seyrettigim o korkunc kuduzla ilgili Turk filmini hatirlatti. Cocuklarin sudan korktugu sahneyi cikarip onume atti bilincaltim! Sebo da ayni filmi hatirlamis, baya etkilenmisiz demek ki cocuk halimizle.
Zaten hastaliklardan korkan bir yapim var- kucuklugumden kaynaklanan bir durum, yine baska bir yazi konusu olsun- ustune bunlari da duyunca iyice hal vahimlesti. Belki de hepsinin altinda bir olum korkusu yatiyordur kimbilir?
Velhasili tum bu karmasik durumlar, duygular icinde yine de umitvar olarak -umitvar olmaliyiz, en azindan gelecek nesiller icin!- herkese tum sorunlarin cozuldugu -cok utopik oldum simdi ama umutlarda sinir yoktur, oyle degil mi?- cozumlerden mutlu olabilecegimiz bir yeni yil diliyorum!
Vira 2012!
29 Aralık 2011 Perşembe
Dunun ardindan...
Dunku gogsume yumruk oturmasi durumunun ardindan, "yuruyus yapmaliyim!!!" diyerek disariya vurdum kendimi. Saatin aksam -hava 4:30 civari karariyor- 5 olusuna, disarinin zifiri karanlik olusuna aldirmadan ciktim. Icimdeki bu uhuneti atmanin baska bir yolu yok diye dusundum ve yollara vurdum kendimi.
Her zaman yurudugum yerlerden baska bir yol izleyeyim dedim, orasi beni buraya surukledi, burasi oraya derken bir ara kayboldugumu sandim, cep telefonundan haritaya bile baktim... Sonunda evin yolunu bulup eve donmeyi basardim.
Bu sabah nerelere gitmisim diye bakinca bir de gordum ki 4.5 mil yurumusum. 4.5 miles = 7.242048 kilometers diye cevirdi bilgisayar.
Gozlerime inanamadim! Hani deseler cik 7 kilometre yuru diye hayatta kaldiramazlardi beni yerimden, ic sikintisi kaldirdi... Boyle birseymis demek kendini yollara vurmak!
Sonuc, yurumek iyi geldi, daha huzurlu, ve elbette yorgun!, uyudum bu aksam.
Dusunmeden de edemedim, her gun bu yolu yurusem, herhalde ip gibi olurum diye...
**** **** ****
Ic sikintisi, sikilmak vs. derken bugun AnneveBebisi'nin yazisini okurken kendi cocuklugumdaki sikilmalarim geldi aklima. Onceden de yazdigim bir yaziyi da hatirladim, cikardim arsivlerden okudum, cunku cocukluguma ait sikildigim anlar, anilar hep sicak yaz ogle vakitlerine dair anilar oldu benim icin. Hic bitmeyecek kadar uzuuun, upuzun gecen gunler...
Hos, yaz gunleri uzundur ama cocuklar icin de gunler ayri bir uzundur. Cocukken, belki de yapacak onemli birsey olmadigindan, gunler bitmek bilmez hic. Hatta ciddi ciddi oturup dusundugum olmustur, gunler bu kadar uzunken ne zaman buyuyecegim ben acaba diye...
Isin komik yani zaman gecmedigi halde, uyu dediklerinde uyumak da istemezdik kucukken, oysa ki uyku en kolay vakit gecirme araciydi o zamanlar- simdi ise internet var!-
Ama iste zaman, geciveriyor ve bir bakiyoruz buyumusuz, hos buyuduk mu gercekten?
Bu "ben SIKILDIM" lafini Selim'den de duyuyorum bazen. Bazen, siklikla Selim'in bilgisayarda oyun oynamak istedigi zamanlar. Oyuna, ya da bilgisayarda birsey izlemege, izin verilsin diye cikardigi bir kart bu "ben SIKILDIM" karti.
Hani ille de baska yapacak hicbirsey bulunamayip, sikilmaya tek care(!) olarak bilgisayar kaliyor... Onun disinda pek duymuyorum Selim'den; cok sukur ki Selim kendini genelde oyalayabilen bir cocuk.
Kerem zaten bilmiyor sikilmak ne demek, henuz...
Aslinda cocukluk degil midir insanin bilimum seylerle kendini sanki sonsuza kadar oyalayabilecek bir durumda olmasi, kendini oyunlarin derinligine atip oradan hic cikmayacakmiscasina oynamasi.
Aslinda cocukluk degil midir herseyin en guzel, en neseli, en yasanabilir oldugu zamanlar?
Sevdigim, eski bir parca: Burada!
Her zaman yurudugum yerlerden baska bir yol izleyeyim dedim, orasi beni buraya surukledi, burasi oraya derken bir ara kayboldugumu sandim, cep telefonundan haritaya bile baktim... Sonunda evin yolunu bulup eve donmeyi basardim.
Bu sabah nerelere gitmisim diye bakinca bir de gordum ki 4.5 mil yurumusum. 4.5 miles = 7.242048 kilometers diye cevirdi bilgisayar.
Gozlerime inanamadim! Hani deseler cik 7 kilometre yuru diye hayatta kaldiramazlardi beni yerimden, ic sikintisi kaldirdi... Boyle birseymis demek kendini yollara vurmak!
Sonuc, yurumek iyi geldi, daha huzurlu, ve elbette yorgun!, uyudum bu aksam.
Dusunmeden de edemedim, her gun bu yolu yurusem, herhalde ip gibi olurum diye...
**** **** ****
Ic sikintisi, sikilmak vs. derken bugun AnneveBebisi'nin yazisini okurken kendi cocuklugumdaki sikilmalarim geldi aklima. Onceden de yazdigim bir yaziyi da hatirladim, cikardim arsivlerden okudum, cunku cocukluguma ait sikildigim anlar, anilar hep sicak yaz ogle vakitlerine dair anilar oldu benim icin. Hic bitmeyecek kadar uzuuun, upuzun gecen gunler...
Hos, yaz gunleri uzundur ama cocuklar icin de gunler ayri bir uzundur. Cocukken, belki de yapacak onemli birsey olmadigindan, gunler bitmek bilmez hic. Hatta ciddi ciddi oturup dusundugum olmustur, gunler bu kadar uzunken ne zaman buyuyecegim ben acaba diye...
Isin komik yani zaman gecmedigi halde, uyu dediklerinde uyumak da istemezdik kucukken, oysa ki uyku en kolay vakit gecirme araciydi o zamanlar- simdi ise internet var!-
Ama iste zaman, geciveriyor ve bir bakiyoruz buyumusuz, hos buyuduk mu gercekten?
Bu "ben SIKILDIM" lafini Selim'den de duyuyorum bazen. Bazen, siklikla Selim'in bilgisayarda oyun oynamak istedigi zamanlar. Oyuna, ya da bilgisayarda birsey izlemege, izin verilsin diye cikardigi bir kart bu "ben SIKILDIM" karti.
Hani ille de baska yapacak hicbirsey bulunamayip, sikilmaya tek care(!) olarak bilgisayar kaliyor... Onun disinda pek duymuyorum Selim'den; cok sukur ki Selim kendini genelde oyalayabilen bir cocuk.
Kerem zaten bilmiyor sikilmak ne demek, henuz...
Aslinda cocukluk degil midir insanin bilimum seylerle kendini sanki sonsuza kadar oyalayabilecek bir durumda olmasi, kendini oyunlarin derinligine atip oradan hic cikmayacakmiscasina oynamasi.
Aslinda cocukluk degil midir herseyin en guzel, en neseli, en yasanabilir oldugu zamanlar?
Sevdigim, eski bir parca: Burada!
28 Aralık 2011 Çarşamba
Devekusu misali...
Sezonun yavasligi midir, bir yili bitirmenin huznu mudur, ya da bambaska birsey bilmiyorum ama bir sikinti var icimde.
Hani gelir yureginizin ortasina oturur, soyle derin bir nefes almak istersiniz icinize cekersiniz ama yari yolda dugumlenir, kalir oylece, iste oyle benim sikintim da. Bir yandan derin bir nefes alip biraksam cikip gidecek gibi, bir yandan ya yapamiyorum ki... Gelmis, oturmus, coreklenmis icime gitmiyor...
Sebep arayinca buluyorum aslinda, su, bu, sunlar, bunlar, belki de hepsi, belki de hicbiri, adi konsa konmaz, tarif edilse edilemez...
Bu sikintiya bir de kabuslar eklenince is icin icinden cikilmaz oluyor. Kabuslar, ruyalar, hep bahsederim ya cok etkiler beni; istemesem de tum gunumu o gordugum bir anin etkisinde gecirebilirim bazen.
Bugun de oyle bir gun iste.
Gece kendimi gordugum kabustan ter icinde uyanmis, bildigim her duayi okur halde buldum. Gozumu kapattigimda kabus beni kaldigi yerden takip ediyor gibiydi, gozumu bir sure kapatmadim. Oysa ki guzel bir ruya gorunce ne cok isteriz kaldigimiz yerden devam etmeyi ve bir turlu olmaz.
Iste bu kabusun etkisinde yaziyorum, okunmaya deger degil belki ama, yazmak beni rahatlariyor; o ohhhh diye veremedigim nefesi yazarak vermeye calisiyorum ben de....
*** *** ***
Ikinci donem 9 ocak haftasi baslayacak, hic baslamak istemiyorum. Yeni bir doneme hic mi hic hazir hissetmiyorum kendimi. Yalnizligima cekilesim var. Ama ogrenciler ayni zamanda onlarla etkilesim icinde olmak, onlari dinlemek, anlamak ve ona gore dersimi anlatmak demek. Sosyallesmek demek, insan icinde olmak demek...
5 Ocak, Selim'in dogumgunu. Dort gozle, desem yalan olur belki de ondort gozle bekliyor Selim dogumgununu. Buyuk bir dogumgunu partisi yapmak istiyor, arkadaslarini davet etmek istiyor, dogumgunu yasamak istiyor. Gecen sene bu seneye ertelemistik. Bu sene ise hem Seb yurtdisinda olacak hem de ben bu halde. Dogum gunu de insan icinde olmak demek benim icin, nasil yapacagim diye simdiden kara kara kara kara dusunur oldum...
Velhasili, basimi kuma gomup yalnizligima cekilesim var...
Hani gelir yureginizin ortasina oturur, soyle derin bir nefes almak istersiniz icinize cekersiniz ama yari yolda dugumlenir, kalir oylece, iste oyle benim sikintim da. Bir yandan derin bir nefes alip biraksam cikip gidecek gibi, bir yandan ya yapamiyorum ki... Gelmis, oturmus, coreklenmis icime gitmiyor...
Sebep arayinca buluyorum aslinda, su, bu, sunlar, bunlar, belki de hepsi, belki de hicbiri, adi konsa konmaz, tarif edilse edilemez...
Bu sikintiya bir de kabuslar eklenince is icin icinden cikilmaz oluyor. Kabuslar, ruyalar, hep bahsederim ya cok etkiler beni; istemesem de tum gunumu o gordugum bir anin etkisinde gecirebilirim bazen.
Bugun de oyle bir gun iste.
Gece kendimi gordugum kabustan ter icinde uyanmis, bildigim her duayi okur halde buldum. Gozumu kapattigimda kabus beni kaldigi yerden takip ediyor gibiydi, gozumu bir sure kapatmadim. Oysa ki guzel bir ruya gorunce ne cok isteriz kaldigimiz yerden devam etmeyi ve bir turlu olmaz.
Iste bu kabusun etkisinde yaziyorum, okunmaya deger degil belki ama, yazmak beni rahatlariyor; o ohhhh diye veremedigim nefesi yazarak vermeye calisiyorum ben de....
*** *** ***
Ikinci donem 9 ocak haftasi baslayacak, hic baslamak istemiyorum. Yeni bir doneme hic mi hic hazir hissetmiyorum kendimi. Yalnizligima cekilesim var. Ama ogrenciler ayni zamanda onlarla etkilesim icinde olmak, onlari dinlemek, anlamak ve ona gore dersimi anlatmak demek. Sosyallesmek demek, insan icinde olmak demek...
5 Ocak, Selim'in dogumgunu. Dort gozle, desem yalan olur belki de ondort gozle bekliyor Selim dogumgununu. Buyuk bir dogumgunu partisi yapmak istiyor, arkadaslarini davet etmek istiyor, dogumgunu yasamak istiyor. Gecen sene bu seneye ertelemistik. Bu sene ise hem Seb yurtdisinda olacak hem de ben bu halde. Dogum gunu de insan icinde olmak demek benim icin, nasil yapacagim diye simdiden kara kara kara kara dusunur oldum...
Velhasili, basimi kuma gomup yalnizligima cekilesim var...
23 Aralık 2011 Cuma
Bugun
Bugun Selim'in okulunda bir haftalik tatil oncesi kis konseri vardi. Siraylar Kindergarten'dan dorduncu sinifa kadar tum ogrenciler hazirlandiklari sarkilari soylediler.
Ardinda da siniflarina gittik, biraz da bugune dek neler yaptiklarini gormek icin.
Sinifta her ogrenci ailesine bir hediye paketi hazirlamisti, icinden cikan kartta Selim beni ve babasini cizmisti, tabii ozel bir mesajla birlikte.
Bu Selim'in gozuyle, pek etek giymeyen, ama her nasilsa "etekli" resmedilen ben:
Bu da babasi, itiraf ediyorum ki saclari cok benzetmis; baba da Selim'i dusunuyor bu arada :)
****
:(((Bir suru sey yazmistim ama bir tusla silindi. Vardir bir hayir diyor ve tekrar yazmak icin cabalamiyorum.
Sezonun sevdigim bir parcasiyla sonlandirayim bari yazimi:
Ardinda da siniflarina gittik, biraz da bugune dek neler yaptiklarini gormek icin.
Sinifta her ogrenci ailesine bir hediye paketi hazirlamisti, icinden cikan kartta Selim beni ve babasini cizmisti, tabii ozel bir mesajla birlikte.
Bu Selim'in gozuyle, pek etek giymeyen, ama her nasilsa "etekli" resmedilen ben:
Bu da babasi, itiraf ediyorum ki saclari cok benzetmis; baba da Selim'i dusunuyor bu arada :)
****
:(((Bir suru sey yazmistim ama bir tusla silindi. Vardir bir hayir diyor ve tekrar yazmak icin cabalamiyorum.
Sezonun sevdigim bir parcasiyla sonlandirayim bari yazimi:
19 Aralık 2011 Pazartesi
2011 hic bitmesin...
Neden mi?
Aralik sonuna yetistirmem gereken cok is var da ondan... Cok bencilce biliyorum ama zamani soyle bir muddet durdurabilir miyiz lutfen?
Bu arada aslinda bir yandan bitsin de istiyorum, hatta hemen yaz 2012'ye hizli bir gecis yapalim... Yenilikler donemi olacak bizim icin, umarim guzel olur!
**** *** **** ***
Dun Ayse'den gelen yeni yil tebrik karti beni cok mutlu etti. (Aysecigim cok tesekkur ederiz guzel dilekleriniz icin, sonuna kadar katiliyorum bu arada ;) ).
Bugun de Gggle'da "let it snow" yazinca cikan surpriz, yazmanizi oneririm geyik modundaysaniz eger, resimler arasindaki su resim ise eski kartpostallari hatirlatti bana.
Aralik sonuna yetistirmem gereken cok is var da ondan... Cok bencilce biliyorum ama zamani soyle bir muddet durdurabilir miyiz lutfen?
Bu arada aslinda bir yandan bitsin de istiyorum, hatta hemen yaz 2012'ye hizli bir gecis yapalim... Yenilikler donemi olacak bizim icin, umarim guzel olur!
**** *** **** ***
Dun Ayse'den gelen yeni yil tebrik karti beni cok mutlu etti. (Aysecigim cok tesekkur ederiz guzel dilekleriniz icin, sonuna kadar katiliyorum bu arada ;) ).
Bugun de Gggle'da "let it snow" yazinca cikan surpriz, yazmanizi oneririm geyik modundaysaniz eger, resimler arasindaki su resim ise eski kartpostallari hatirlatti bana.
Eskiden kartpostallar satilirdi sokaklarda, bilmem hala var mi? Var mi gercekten hala?
Cunku cok severdim ben o sehrin merkezinde kurulan kartpostal saticilarindan tek tek, ozenle, ve elbette harcliklarimi yetirerek kart almayi. Bayramlar icin, ve yilbasi icin kartlar alirdim.
Ders calisma masama oturur yazardim ozenle, gonderecegim kisiye ozel ne yazsam diye dusunerek. Herkese farkli bir tebrik yazardim, iliskime gore.
Kart dahil, mektup yazma aliskanligim da coktu. Uzaktaki aile fertlerine, arkadaslarima, hatta sehir icindeki arkadaslarima dahi, mektup arkadaslarima yazardim hep. Ozel mektup kagitlarim olurdu, onlara yazardim. Ve degisiklik olsun diye hep renkli zarflar alirdim kirtasiyeden. Yalnizca yazmak degildi sevdigim. Bu bahaneyle postahaneye gitmeyi de cok severdim, hala da severim aslinda. Ki o zamanlar postahaneler pek kuru olurdu, camlar arkasindaki degisik pullara bakmak, onlardan almak, pulu yalayip zarfa yapistirmak ayri bir seremoniydi benim icin.
Biraz da vakit gecirir, pul kolleksiyonum icin pul da alirdim. Kolleksiyon pullari ayri bir hosuma giderdi. Dusundum de pullara ne cok para dokmusum zamaninda, simdi pul kolleksiyonum nerede kimbilir, annem kesin atmistir evden...
Zamanla tembellestim galiba yitirdim birseyler gonderme ve kaleme ve kagida dokunarak bir mektup yazmayi.
Sahi ne zaman en son oturup bir mektup yazdim acaba?
16 Aralık 2011 Cuma
Not (Bir gun degismesi umuduyla...)
Bir insanin kendi anne ve babasi tarafindan anlasilmamasi ne derin bir keder...
Galiba bununla yasamayi ogrenmem lazim...
Galiba bununla yasamayi ogrenmem lazim...
15 Aralık 2011 Perşembe
Calisiyorum, lutfen rahatsiz etmeyin!
Gayret ettim, Aralik 2011 icin hic yazi yazmayacagim dedim(mi?) ama olmadi iste buradayim...
Gunler gunleri kovaliyor, gunler bir digerini anlamsizlastiriyor.
Bu arada yasadiklarimizi, hissettiklerimi anlatayim diyorum bir yandan, bir yandan dur hemen soyleme, kendine bile soyleme nazar deger diyorum yazamiyorum... Yazamiyorum ama yazamadigimi yazabilirim oyle degil mi?
(ey okur, sacmaladigimi soyler misin bana?)
*** *** ***
Cevredeki herkesin Noel tatili rehavetine girmeye basladiklari su gunlerde benim calismam gerekiyor. Cok sIkI calismam gerekiyor hem de...
Calismak icin butun ortam saglaniyor:
buyuk cocuk okula, kucugu "anneciiiiim, anneciiim" diye bogurmesine ragmen su anda bizimle olan babaanneye teslim ediliyor,
masaya oturuluyor,
bilgisayar aciliyor,
emailler kontrol ediliyor,
face'de ne var diye bakiliyor, ki ben face'i cok minimumda kullananlar arasinda sayiyorum kendimi, ama bu is yine de, yine de cooook zaman aliyor!!!
sonra "ben ne yapiyorummm!!!" diye soruluyor kendi kendime, iki tokat, bir cimdik atiyorum yanaklarima, aciyor,
ve nihayet, en nihayetinde aciliyor o word dosyasi, aciliyor o hakem yorumlari, bir yorum, ikinci yorum derken bir kahve molasi diyorum, asagiya iniyorum, kucukluk beni yakaliyor birakmiyor derken, bir yolunu bulup cikiyorum yukariya, donuyorum dersimin basina.
Baslamadan once bir sarki dinliyorum, sarki beni uzaklara goturuyor, bir sure dusunuyorum...
Neden sonra uzuuuun zamandir bloguma yazmadigim dusuveriyor aklima, ve blogger.com'a tikliyorum ve
yaziyorum...
Cok calistim, bugunluk bu kadar calismak yeter!
Gunler gunleri kovaliyor, gunler bir digerini anlamsizlastiriyor.
Bu arada yasadiklarimizi, hissettiklerimi anlatayim diyorum bir yandan, bir yandan dur hemen soyleme, kendine bile soyleme nazar deger diyorum yazamiyorum... Yazamiyorum ama yazamadigimi yazabilirim oyle degil mi?
(ey okur, sacmaladigimi soyler misin bana?)
*** *** ***
Cevredeki herkesin Noel tatili rehavetine girmeye basladiklari su gunlerde benim calismam gerekiyor. Cok sIkI calismam gerekiyor hem de...
Calismak icin butun ortam saglaniyor:
buyuk cocuk okula, kucugu "anneciiiiim, anneciiim" diye bogurmesine ragmen su anda bizimle olan babaanneye teslim ediliyor,
masaya oturuluyor,
bilgisayar aciliyor,
emailler kontrol ediliyor,
face'de ne var diye bakiliyor, ki ben face'i cok minimumda kullananlar arasinda sayiyorum kendimi, ama bu is yine de, yine de cooook zaman aliyor!!!
sonra "ben ne yapiyorummm!!!" diye soruluyor kendi kendime, iki tokat, bir cimdik atiyorum yanaklarima, aciyor,
ve nihayet, en nihayetinde aciliyor o word dosyasi, aciliyor o hakem yorumlari, bir yorum, ikinci yorum derken bir kahve molasi diyorum, asagiya iniyorum, kucukluk beni yakaliyor birakmiyor derken, bir yolunu bulup cikiyorum yukariya, donuyorum dersimin basina.
Baslamadan once bir sarki dinliyorum, sarki beni uzaklara goturuyor, bir sure dusunuyorum...
Neden sonra uzuuuun zamandir bloguma yazmadigim dusuveriyor aklima, ve blogger.com'a tikliyorum ve
yaziyorum...
Cok calistim, bugunluk bu kadar calismak yeter!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)