Aslinda bu yil, bu yaz Istanbul'un nemli sicaklarina benzedi cokca. Haziran basinda baslayan sicaklar bizi hala birakmadi. Zaman zaman sahsen sikayetci olsam da itiraf ediyorum ki dikmekte biraz gec kaldigimiz domateslerimizin kirmizilasmasi icin sicaklarin devam etmesini istiyorum...
Bu yaz tasindigimiz ve tasinmanin getirdigi pekcok kucuklu buyuklu isten dolayi buradaydik. Ne Turkiye'de ne de burada tatil yapma imkanimiz oldu. Tatili evimizde kucuk molalarla bahcemizde ya da Boston civarindaki cesitli plajlara giderek yapiyoruz.
Plajlardan favorimiz Nahant plaji. Ozellikle ince ve guzel kumu ve hemen derinlesmeden cocuklarin oynamasina firsat veren denizi -buralarin deyimiyle okyanusu- sebebiyle bazen trafik olsa da genelde ilk tercihimiz oluyor.
Nahant Plaji'ndan bir gorunum. Atlas okyanusu sularina bakan evler esliginde...
******
Selim zaten su kusu, suyu, havuzu, banyoyu, denizi cok seviyor. Kerem de banyodan gelen su sevgisini hic korkusuz bir sekilde denize tasidi, yalniz kumlari agzina goturmese daha bir keyifli olacak plaj maceralarimiz.
Ozellikle gunes isinlari korkusundan cocuklara bol koruyucu gunes kremi surmeyi ve ozellikle ogleden sonra 3'den sonra gunese cikarma konusuna dikkat ediyorum. Bunun disinda plajda ozgurce oynamalarini izlemek hosuma gidiyor.
Zaman zaman aklima geliyor kendi cocuklugumdaki deniz ve plaj askim. Yalniz animsiyorum da eskiden gunesten korunma bilinci pek yoktu galiba. Her sene ilk denize gidisimizde bol bol yandigimi -ozellikle olmasa da- bu yaniklarin su topladigini, acidigini, kasindigini animsiyorum. Simdi ise gunduz disariya cikarken bile gunes korumali kremler surmeyi ihmal etmiyoruz. Umarim ileride gecmiste bol gunes isinlarina maruz kalmaktan kaynaklanan sorunlar cikmaz. Cok benlerim de oldugu icin zaman zaman boyle endiseler tasiyorum icimde.