Pages

23 Nisan 2005 Cumartesi

Mozart ve Salieri

dun gece yine o'nu gordum ruyamda, yeni evlendi ya; ruyamda o'nun bebeginin oldugunu gordum. O'nun bebegini seviyordum ve bir yandan da o'nun ne kadar mutlu olmus olabilecegini dusunuyordum ve bu dusuncemi annesiyle paylasiyordum. Benim icin mutlu bir ruyaydi. Ancak asil olan ve aci olan, ne kadar umursamamaya calissam da icten ice onu kaybettigimi dusunmek ve bunu kendime itiraf etmekti...
Iliskiler tek tarafli yurumuyor ne yazik ki. "Iliski" kelimesi bile kendi capinda icteslik icerirken, tek tarafli iliskiyi surdurmek mumkun olmuyor.Ne yaparsak yapalim, donup dolasip karsimizdakinin tepkilerine cakili buluyoruz iliskilerimizi. Ve benim de o'nun dostlugumuza karsi yillardir suren umarsizligini kabul etmem gerekiyor artik. Umarsizlik degil belki, belli ki benimle olmak, benimle olan dostlugunu surdurmek istemiyor o. Bunu kabullenmeliyim.
Oysa ki guzel anilar paylasmistik onunla,ya da ben kendimce guzel oldugunu dusunuyorum hep. Ancak simdi dusunuyorum da, belki de benim varligim icten ice onu rahatsiz etti hep, zorunlu bir dostluk oldu dostlugumuz ona ve kucuk bir firsat bulunca birakti hepten herseyi. Ben yazdigim icin cok objektif gorunmeyebilir ama sanirim icten ice "ben"i, benim kisiligimi, dusuncelerimi, yasadiklarimi, ve en cok da basarilarimi kabul edemiyordu o. Oysa ki ben o'ndan beni "basarilarim"la gormesini istememistim hic, boyle bir beklentiye girmemis ve boyle hisstmesin diye hep yasadiklarimi kucultmustum onun gozunde. Tum cabalarima karsin o kendini benim yanimda bir "golge" olarak hissetti ve araya mesafeler girdikce, benim tum arama, mektup yazma, gittigimde mumkun oldugunca o'nunla beraber olma cabalarima karsin o dostlugumuzu terketmeyi tercih etti. Suclama yuklu bir cumle degil bu. O'nu anlayabiliyorum. Ben'den ayri kendini daha mutlu hissedecek belki de, kimbilir... Ve boyle mutlu olacaksa, o'nun mutlu olmasini dilerim.
Acimasizca bir benzetme oldugunu hissederdim eskiden annem bize Mozart ve Salieri yakistirmasini yapardi. Mozart olmak ister istemez bana hem sucluluk verir hem de gizliden bir zafer duygusu yasatirdi ama uzulurdum de ayni zamanda o'nun Salieri olmasina ve isterdim ki o kendi capinda bir baskasi olsun bir Bach olsun ornegin ya da bilmem Dvorjak belki...
Ama olmadi iste, olamadi. Ve simdi Mozart, Salieri'yi terkediyor, ve bundan boyle ruyalari disinda bir daha hicbir zaman yollari kesismeyecek, asla...

Mozart and Salieri
The plot of Rimsky Korskov's Mozart and Salieri is historically inaccurate but none the less makes an interesting and dramatic tale. The year is 1791. Mozart, the young upstart genius, has emerged as one of the most successful and popular composers in Vienna. Salieri, a favourite of Viennese society for many years, now feels threatened by his precocious colleague. Jealous of the success of Mozart, he resolves upon poisoning him. He invites his rival to a meal, during which there is a discussion as to the possibility of genius and crime being united in one mind. Salieri, having heard the Requiem that Mozart had composed at the behest of a mysterious stranger, drops the poison into his glass, and when Mozart withdraws, indisposed but unconscious of the cause, Salieri is plunged into remorse, fearing that his murderous act may signify that he is himself no genius.



After passing each other quietly, Mozart and Salieri each went their separate ways.
 Posted by Hello

Hiç yorum yok: